Zorbalar nasıl dayanır?

Bruce Bueno De Mesquita ve Alastair Smith


Bazı diktatörler ayakta kalırken diğerleri niçin düşer?  Mazlum vatandaşlar tarih boyunca başlarındaki zalimlerin boyunduruğundan kurtulmaya çalıştılar fakat Arap dünyasını süpürmekte olana benzer devrimler nadirdir.

Zorba yöneticiler genelde kilit askeri yetkililer, üst düzey bürokratlar, aile üyeleri veya kabile adamları gibi sâdık destekçilerden oluşan küçük bir grubu ödüllendirerek iktidarda kalırlar. Bu sadâkatçilerin merkezî sorumluluğu, rejime karşı muhalefeti ezmektir. Ancak bu karmakarışık ve tatsız görevi göz doldurucu şekilde ödüllendirildikleri takdirde yerine getirirler. Dolayısıyla da otokratlar ahbap çavuşlarına kazanç akışını teminat altına almak zorundadırlar.

Diktatörün destekçileri kitlesel ayaklanmaları bastırmayı reddettikleri veya bir rakibe iltica ettikleri takdirde diktatörün başı ciddi sıkıntıdadır. Başarılı otokratların ilk önce ahbap çavuşlarını en son halkı ödüllendirmeleri bu yüzdendir. Ahbap çavuşlara bol kazanca erişim güvencesi sunulduğu müddetçe protestolar sert bir şekilde bastırılır. Kitleler ahbap çavuş sadâkatinin sendelediğinden şüphe duydukları anda başarılı bir ayaklanma fırsatı var demektir. Üç tip yönetici destekçilerinin terk etmesine karşı hassaten duyarlıdır: Yeni, çökmüş ve müflis liderler.

Koltuğa daha yeni oturmuş diktatörler paranın nerede olduğunu veya kimin sadâkatini ucuz ve etkin bir şekilde satın alabileceklerini bilmezler. Böylelikle, geçiş dönemleri sırasında, devrimci müteşebbisler sallantıdaki yeni rejimi devirme fırsatını ele geçirebilirler.

Ahbap çavuşların – desteklerini garantileyen - imtiyaz ve ödemeler için artık eline bakmadıkları yaşlı otokratları daha büyük tehlikeler bekler. Ölümden başka bir şey veremeyeceğini bilirler. Köhnelik, sadâkati azaltır, güvenlik güçlerinin ayaklanmayı durdurmak yerine parmaklarını kıpırdatmadan oturma ihtimalini artır ve kitlelere gerçek bir ayaklanma şansı tanır. Filipinlerdeki, Zaire ve İran’daki diktatörlüklerin sonunu getiren buydu.

Tunus ve Mısır, Zeynel Abidin bin Ali ve Hüsnü Mübarek’in sağlık durumları hakkındaki dedikodulara ilave olarak ayaklanmayı alevlendiren ciddi ekonomik sıkıntılar çekiyordu. Tahıl ve yakıt fiyatları yükselişteydi, işsizlik oranı özellikle eğitimliler arasında yüksekti ve söz konusu olan Mısır olduğunda, Amerikan yardımında kayda değer bir azalma vardı (daha sonra Obama bunu eski durumuna iade edecektir). Mübarek’in askeri destekçileri, yani o yardımların hamilleri, onun artık güvenilir bir gelir kapısı olmadığına üzülüyorlardı.

Para az bulunur oldukça, liderler de ahbap çavuşlarına ödeme yapamazlar ve halk ayaklandığı takdirde onları durduracak kimse kalmaz. Rus ve Fransız devrimleri ve Doğu Avrupa’daki komünist hâkimiyetinin çöküşü sırasında olan tam da buydu – ve geçen Mayıs ayında yatırımcılara yaptığımız bir sunumda Mübarek’in düşeceği tahminini buna dayanarak yapmıştık.

Beşşar Esad’ın Suriye’deki hâkimiyetine karşı bugünkü tehdide de aynı ışık altında bakılabilir. Beşşar Esad, GSMH’nın yüzde 7’si oranında açık, azalan petrol geliri ve gençler arasında yüksek işsizlik oranı yüzünden mükemmel devrim şartlarıyla yüz yüzedir. Bugün kafaları kırıyor olabilir fakat eminiz ki er geç ya mütevazı reformları yerine getirecek ya da bir başkası onun yerine geçip reformları yapacak.

Salgın, devrimci zamanlarda önemli bir rol oynar. Halk, komşu ülkelerdeki liderlerin sadâkat satın alamadığını öğrendiklerinde, kendilerinin de bir fırsata sahip olduklarını hissederler. Fakat bu otomatik olarak taklid devrimlere yol açmaz. Birçok ulusta, özellikle petrol zengini Körfez ülkelerinde ya hiç protesto olmuyor yahut da protestolar şiddetle karşılaşıyor. Örneğin Bahreyn’de devlet gelirinin yüzde 60’ı petrolden ve doğalgaz sektöründen elde ediliyor; bu yüzden de liderleri gösterileri şiddetle ezerken çok az riskle karşılaşıyorlar.

Bunun nedeni, kaynak zengini otokratların ahbap çavuşları ödüllendirecekleri güvenilir bir gelir akışına sahip olmalarıdır – ve baskı, bu nakit akışını tehlikeye sokmaz. Tabiî kaynak zenginliği, Zimbabwe’de seksenlik Robert Mugabe’nin niçin makamından inme işareti vermediğini ve petrol zengini Albay Muammer Kaddafi’nin Libya’da ta baştan itibaren niçin uzlaşma imasında bulunmadığını açıklar. NATO bombaları Trablus’a düşerken Albay Kaddafi geriye kalan sadâkçilerini Libya’nın petrol zenginlikleri üzerinde yeniden denetim sağlayacağına ikna etmesi gerektiğini yoksa onların da kendisine karşı döneceklerini keşfetmektedir. Üzücüdür, eğer ayaklanmacılar kazanırlarsa, petrol zenginliği üzerindeki hâkimiyetlerini güvenceye almak için özgürlüğü bastırmaları muhtemeldir.

Tabiî kaynak zengini veya dış yardımla yıkanan rejimler ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü en önemlisi toplanma hakkını bastırmaya hazırdırlar. Bunun aksine, kaynak fakiri liderler, aynı anda üretken çalışmaları zora sokmadan halk hareketliliğini kolayca kısıtlayamazlar; sadâkat satın almak için ihtiyaç duydukları vergi gelirlerini keserler.

Böylesi liderler kendilerini iki arada bir derede bulurlar ve erken davranarak serbestlik getirmeleri akıllıca olur. Fas ve Suriye gibi ülkelerin protestolara ilk verdikleri tepki baskı olsa da gelecek birkaç yıl içerisinde reforma gitmelerini bu yüzden bekliyoruz. Tabiî zenginlikleri bulunmayan Çin ve Ürdün gibi birçok ülkede de demokratikleşmeye yönelik o aynı özendirici teşvik vardır – otoriteryan yöneticiler için kötü bir kehanet, dünyanın ezilen kitleleri için iyi bir haberdir.

Yazarlar hakkında: New York Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörleri

Kaynak: New York Times

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın