ABD'nin Ortadoğu'da altyapı oluşturmadan düzenlediği seçimler şiddete yol açtı: Filistin'de iç savaş çıktı, Irak ve Afganistan'da gangsterler meclise girdi. İstikrarlı bir demokrasi için, uzun bir ekonomik gelişme ve kurum inşa etme süreci gerek. Yoksa birileri Bin Ladin'i bile başkan seçebilir
Soğuk Savaş'ın bitiminde Washington ve diğer Batılı başkentlerden yükselen muzaffer retoriğin büyük kısmı tek bir düşünceye indirgenebilir: Seçimler iyidir, seçilmeyenler kötüdür. ABD Başkanı George W. Bush Irak işgalinin emrini vermeden önce, 'Açık gerçekler bizim için gerçekse, herkes için gerçektir' demişti. Sonrasındaysa, demokrasinin ABD'de anlaşıldığı biçimiyle 'her toplumdaki her insan için doğru olduğunu' söylemişti.
Irak'ı 2005'te düzenlenen seçimlerden sonra içine alan karmaşa bu inancı sarstı. Bu ay Gazze'de çıkan kardeş kavgası bu inanca bir darbe daha vurdu. Filistin topraklarındaki seçimler, tıpkı Irak'taki gibi mezhepsel tutkuları yatıştırmak yerine alevlendirdi.
Şimdi ABD, Ortadoğu'da 'demokrasi teşviki' siyasetinden geri adım atıyor. Birkaç yıl önce Başkan Bush, Mısır, Suudi Arabistan ve diğer Batı yanlısı ülkelere bölgede seçim yapılmasına izin vermeleri yönünde baskı yapıyordu. Bu talep artık Bush'un gündeminden düştü.
'İran deneyi'ni Batı bozdu
Amerika'nın Ortadoğu'daki olayları şekillendirme ve böylece Ortadoğu petrolüne erişimini güvence altına alma arzusu, uzun süredir bu bölgedeki demokrasiye bağlılığını gölgeliyor. 1951'de, İran Başbakanı Muhammed Musaddık'ın seçilmiş hükümeti ülkenin petrol sektörünü devletleştirmişti. Bu durum ABD ile Britanya'nın Musaddık'ı devirmesine ve İran'ın tiranlığa
giden yola yönelmesine yol açtı.
Batı bu hareketiyle, İran'ı bir demokrasi örneğine dönüştürebilecek bir deneyi yok etti. Ayrıca, Ortadoğu'da yükselen yeni nesil liderlere de şu mesajı verdi: Amerikalıların destekleyeceği bir rejim kurmak istiyorsanız, rejiminiz demokrasi olmasın. Amerikalılar otoriter ve petrol akışının garantisini veren rejimleri tercih ediyor.
Batı onyıllar boyu bu tür rejimleri destekledi. Sonrasında, Doğu Avrupa'daki diktatörlüklerin çöküşünün verdiği heyecanla, Washington'da bazıları Ortadoğu için de özgürlük vaktinin geldiğine karar verdi. Ortadoğu'daki pek çok halkın, ABD destekli hükümetler döneminde durgunluk ve baskıyla geçen yıllar boyunca ne kadar öfkeyle dolduğunun farkına varmadılar.
Yakın zamanda yapılan seçimler, Gazze'de hizipçi bir savaş başlattı, Irak ve Afganistan'daysa gangsterler ve savaş ağalarının meclis liderleri olmasının yolunu açtı. Mısır'da yapılacak özgür bir seçim, İslami bir rejimin iktidara gelmesiyle sonuçlanabilir. Yemen veya Suudi Arabistan'da bile, Usame bin Ladin güçlü bir başkan adayı olabilir.
Bazı Ortadoğu ülkelerindeki insanlar öylesine radikal ki, onların oy vermesinin önünü açmak tehlikeli.
Öte yandan, bu hakkı onlara vermemek daha da radikalleşmelerine yol açabilir. ABD Ortadoğu'da demokrasiyi geçtiğimiz yılar boyunca destekleseydi, bugün böyle bir çıkmazla karşılaşmazdı. Bugün Ortadoğu'da yaşanan karmaşa kısmen, Amerika'nın bunu yapamamasının bir sonucu.
Peki Batı bu duruma nasıl yanıt vermeli? Onları daha hazır olmadan seçime doğru iteklemek yerine, gerçek demokrasinin koşullarını yaratmaları için yardım elini sunarak.
Siyaset uzmanı Jack Snyder, 'Oy Vermekten Şiddete' adlı giderek daha fazla önem kazanan çalışmasında, seçimlerin 'gelişmemiş bir ekonomi, yurttaşlıkla ilgili becerileri fazla olmayan bir halk ve gelişmemiş temsil ve gazetecilik kurumlarının yanı sıra demokrasinin tehdit ettiği bir seçkin sınıfına da sahip olan ülkelerde' istirarsızlaştırı etkide bulunduğu sonucuna varıyor. Snyder öncelikle, 'uzun bir ekonomik gelişme ve kurum inşa etme' dönemi öneriyor.
Seçime dayalı demokrasi, bireyselliğin bir erdem sayıldığı Batılı ülkelerde iyi işliyor. Oybirliğine, geleneğe ve yaşlıların bilgisine daha çok önem veren ve seçimlerin teşvik ettiği türden bir yarışın nefret uyandırdığı toplumlarda farklı sistemler evrilmiş. Hiçbiri de aynı modele tâbi değil.
Demokrasi orta sınıf gerektirir
ABD'nin ve diğer demokratik ülkelerin dünya çapında demokrasiyi teşvik etmesi doğru ve iyi; fakat, bunu ancak istikrarlı demokrasiler inşa etmenin uzun bir süreç olduğunu teslim ederek yapabilirler. Dış güçler demokrasi konusunda cesaret verebilir ama onu dayatamazlar. Bombalar ve işgaller de demokrasi inşasını hızlandırmaz.
Dış güçlerin otoriter bir ülkeyi demokratikleştirmek konusunda yapabileceği tek katkı, bir orta sınıfın ortaya çıkmasını teşvik etmektir. Ticaret, siyasi ilişkiler ve kültürel alışveriş, ülkeleri özgürlüğe yaklaştırır. Bu yöntem zaman alsa da, Güney Kore'den Güney Afrika'ya kadar çeşitli yerlerde umut vaat eden demokrasiler inşa etti. Seçimler, Irak ve Gazze'deki gibi demokrasinin altını oyacak türden sonuçlar yaratan hızlı 'çözüm'ler olabilir.
Kaynak: Radikal