Zirvedeki başörtüsü

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na, bu mahkemede uzun süredir başkan yardımcısı statüsünde görev yapan Haşim Kılıç seçildi.

Bu seçim, yüksek yargıyı yakından takip eden isimler için bile son derece şaşırtıcı bir gelişme oldu. Çünkü yeni başkanın eşi, başörtülü bir hanım. Anayasa Mahkemesi'nin üye kompozisyonu, böyle bir tercihe çok uzak duruyordu. Aynı seçimde Haşim Kılıç'ın yerine, yani Başkan Vekilliği görevine atanan Osman Paksüt ise mahkeme üyeliğine iki yıl önce, Ahmet Necdet Sezer tarafından atanan bir diplomat. Bu diplomat da, laiklik konusundaki hassasiyeti de dikkate alınarak yüksek yargıya atanmıştı.

Ortaya inanılması zor bir tablo çıkıyor. Başörtüsü sorununu içinden çıkılmaz bir hale getiren kurumlar arasında ilk sırada yer alan Anayasa Mahkemesi'nin başkanı, başörtülü bir hanımla evli. Can sıkıcı ve artık kabak tadı veren bu yasağın yanında, devletin zirvesinde giderek artan "başörtülü eşler"in yol açtığı durumu nereye yerleştireceğiz? Bu durum "Laik cumhuriyetin zayıflamasına mı, yoksa başka bir şeye mi işaret ediyor?"

Yeni Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın doğduğu yer olan Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesinde bu sene içinde bir törene şahit olmuştum. Bu küçük ilçenin yetiştirdiği en büyük adam olan Haşim Kılıç'ın adına ithafen bir orman alanı tahsis edilmişti. Tören bu orman alanı için yapılıyordu. Yaş haddinden emekli bir hanımefendi olan eski başkan Tülay Tuğcu da dâhil olmak üzere, Anayasa Mahkemesi üyelerinin neredeyse tamamı bu tören için 200 km uzaklıktan gelmişlerdi. Haşim Kılıç da başörtülü eşiyle birlikte bu törenin başmisafiri idi. Günler, Mahkeme'nin 367 kararının hemen arefesine tesadüf ediyordu. Gözüme çarpan ilk şey, üyeler ve eşleri arasındaki samimi ve medenî ilişki olmuştu.

Şimdi, başkan yardımcılığına seçilen Osman Paksüt'ün kültürlü ve renkli bir kişiliği olan eşi Ferda Paksüt'ün Vatan Gazetesi'ne verdiği röportaj, üyeler arasındaki uyuma ve medenî ilişkilere dair daha derin bilgiler veriyor. İkinci başkanın eşi, laiklik konusundaki hassasiyetini ısrarla vurguluyor ve Başkan'ın başörtülü eşinden de sitayişle bahsediyor. Başkan'ın eşinin başörtüsünün siyasî bir anlam taşımadığını, bu hanımefendinin çok açık görüşlü ve modern bir hanım olduğunu, dinî ibadetlerini hassasiyetle yerine getirmenin yanında farklı düşünenlere çok saygılı davrandığını anlatıyor. İki farklı dünyaya ait gibi görünen iki insan arasında karşılıklı saygı ve farklı olana ilgiye dayalı dostluğun çerçevesini aktarıyor.

Ferda Paksüt'ün röportajda söyledikleri, iki hanım arasındaki dostluğu ve yakınlığı gösteriyor. Ama başörtüsü hakkında toplumun büyük çoğunluğunca paylaşılan meşruiyeti de yansıtıyor. Çünkü iki farklı insan çok derin bir dostluğu sürdürebiliyor. Belki en önemlisi Türkiye'nin içine girdiği özgürlükler evresi hakkında bu dostluk derin bir fikir veriyor.

Bugün Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak Başbakan'ın, çok sayıda bakanın ve mühim ricalin eşlerinin başında azımsanmayacak bir oranda başörtüsü bulunuyor. Fakat bu kişiler arasındaki ortak payda, sadece eşlerinin başındaki başörtüsünden ibaret değil. İstisnasız bu devlet ve siyaset adamlarının tamamı toplumun yoksul kesimlerinden geliyorlar. Hiçbiri çok iyi imkânlarla yetişmemiş. Çok iyi okullarda okumamışlar.

Çıkartabileceğimiz tek sonuç var. Türkiye'nin yaşadığı laik-antilaik gerginliği, aslında yeni elitlerle eski elitler arasındaki bir rekabetten ibaret. Türkiye'nin elitleri değişiyor. Eski elitler konumlarını ve ayrıcalıklarını laiklik üzerinden sağlamaya çalışıyor. Modern olmak, elit olmak laik olmakla ifade ediliyor. Buna karşılık yeni elitler, toplumun muhafazakâr değerlerinden güç alarak tarihsel değişimle uyumlu yeni roller üstleniyor. Bu yeni elitler de karşımıza eşleri başörtülü kişiler olarak çıkıyor.

Öyleyse "başörtüsü sorunu" kendiliğinden çözülüyor. Çünkü yeni elitler eskilerden iktidarı devralıyor.