Zafere giden yol- 1

Gevşemeyin, üzüntüye kapılmayın, inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.. KUR'AN, Âl-i İmran 139

14 Ağustos'ta (Çarşamba) siyonist emperyalizme karşı mücadelenin çıtasını alabildiğine yükselten Lübnan zaferimizin 1. yıldönümünü idrak edeceğiz inşaallah. “Zaferimiz” diyorum; çünkü emperyalistlere vurulan her darbe, o darbeyi kim vurursa vursun, bütün dünya mazlumlarına hizmet eder.

Zafere giden yolu hatırlayalım ve hiç aklımızdan çıkarmayalım:

Lübnan Hizbullahı, 12 Temmuz 2006'de işgal altındaki Filistin topraklarına bir operasyon düzenleyerek 8 İsrail askerini öldürdü ve ikisini de esir aldı. İsrail, iki askerinin derhal iade edilmemesi halinde Lübnan'a saldıracağını ilan etti. Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah, esir İsrail askerlerini hiçbir beşeri gücün dolaylı görüşme ve esir değişimi olmadan kurtaramayacağını söyleyerek İsrail'e meydan okudu, “Lübnan'a saldırırsanız hayal bile edemeyeceğiniz çok sert bir karşılık veririz” dedi. İsrail'in tahammül edemeyeceği bu sert karşılık üzerine bazı güçlerin devreye girerek ateşkes çağrısı yapmaları halinde bunu kabul edeceklerini de “Bizim açımızdan sorun olmaz” diyerek peşinen ifade etti.

İsrail, Hizbullah'ın tehdidini ciddiye almadı. Ağa babaları ABD ve İngiltere'nin teşvikiyle Lübnan'a saldırdı. Yollar, köprüler, Beyrut Havaalanı, petrol tankerleri, elektrik santralları, su depoları ve en önemlisi Lübnan halkı İsrail hava ve deniz kuvvetleri tarafından acımasızca bombalanmaya başladı. Lübnan hükümeti can havliyle Birleşmiş Milletler'e koşup “Ateşkes çağrısında bulunun! Bu vahşeti durdurun!” diye haykırdı, fakat esir askerlerini geri almadan ve Hizbullah'ı etkisiz hale getirmeden harekâta son vermeyeceğini duyuran İsrail'in arkasındaki güçler BM'den böyle bir kararın çıkmasına mani oldular.

Lübnan halkının ve devletinin bütün hayat damarlarını kesmeye ve mümkün olduğu kadar çok sayıda sivil Lübnanlıyı katletmeye –bu şekilde Lübnan halkına ve devletine Hizbullah'tan bir an evvel kurtularak İsrail'in yakıcı öfkesinden emin olma fikrini aşılamaya- azmeden İsrail, kadınları ve çocukları rahatça öldürebilirdi. “Uluslararası topluluk”, bu azgınlığı -durdurmak şöyle dursun- kınamaya bile yanaşmıyordu. Emperyalist dünya sisteminin lordları, İsrail'in kendini koruma hakkından dem vuruyorlardı. Lübnan topraklarının bir kısmının (Şebaa Çiftlikleri) hâlâ İsrail işgali altında olduğunu ve İsrail zindanlarında çok sayıda Lübnanlı savaş esirinin bulunduğunu, Hizbullah'ın varlığının ve eylemlerinin buna tepki mahiyeti taşıdığını hiç sözkonusu etmiyorlardı. Güçlü olanın zayıf olana zulmetme hakkı vardı ve İsrail güçlüydü, istediğini yapabilirdi, Hizbullah'ı bertaraf etmek için gerekirse Lübnan'ı haritadan bile silebilirdi. Hadiseye böyle yaklaşıyordu dünya sisteminin lordları. İsrail'in sırtını sıvazlayarak, “Haydi aslanım, sonuna kadar arkandayız, bitir şu Hizbullah'ın işini!” dediler. Zerre kadar şüpheleri yoktu; İsrail'in sınırsız askeri gücü ve bu gücün sınırsız kullanımına engel teşkil edebilecek uluslararası mekanizmaların kilitlenmesi sayesinde, Hizbullah dize gelecekti.

Bilmiyorlardı ki, “hayal bile edemeyeceğiniz çok sert bir karşılık veririz” diyen Nasrallah'ın bir bildiği vardı…

Lübnan'a topyekün saldırının başlaması üzerine, Seyyid Nasrallah, El-Menar televizyonunda şöyle bir konuşma yaptı:

“Ey Siyonistler!... Madem topyekün savaş istediniz, alın size topyekün savaş! Bunu siz istedininiz, hükümetiniz istedi… Siz kiminle savaştığınızı bilmiyorsunuz. Siz Muhammed'in, Ali'nin, Hasan'ın, Hüseyn'in, Resul'ün bütün ehlibeytinin ve ashabının evlatlarıyla savaşa girdiniz. Siz, inançları bu yeryüzündeki tüm insanlardan daha üstün olan kimselerle savaşa girdiniz. Siz tarihiyle ve kültürüyle iftihar eden, manevi güçlerin yanı sıra maddi güçlere ve imkanlara, yeteneğe, akla, tevekküle, hayalgücüne, azme, kararlılığa, cesarete sahip kimselerle topyekun savaşa girdiniz… Size sürprizler vaat etmiştim; bu vaatlerin gerçekleştiğini yakında hepiniz göreceksiniz. Beyrut sahillerinde, ülkemizin altyapısını ve sivil yerleşim merkezlerini bombalayan bir İsrail savaş gemisinin, içindeki onlarca Siyonist askerle birlikte nasıl yanarak battığına iyi bakın. Bu, daha başlangıç. İşin sonuna kadar daha ne sürprizlerimiz var!”

Bu, yeni bir günün başlangıcıydı.


Kaynak: Yeni Şafak