Yumuşak darbe

Mısır'da olanlara kılıf aramanın gereği yok. Tek kelimeyle bu bir darbe. Ordu, anayasayı iptal etti, cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin destekçisi olan TV kanallarını kapattı ve İhvan liderlerini birer birer tutuklamaya başladı. Seçilmiş olan cumhurbaşkanını ise gözaltına alıp savunma bakanlığında hapsetmeye karar verdi. Daha acısı ise halkın değil de askerin seçeceği yeni bir lider arayışına girildi. Tüm bunlar Mısır'da tek bir şeye işaret ediyor: Demokrasiye karşı askeri bir darbe yapıldı ve ülke eski acı günlerine geri dönmeye başladı.

Bu sefer yeni olan darbenin kendilerini liberaller ve demokratlar olarak tanıtan belirli bir sivil gücün desteğiyle gerçekleşmiş olması. İhvan fikrine ideolojik anlamda düşman olan liberaller ve demokratlar, bölgedeki büyük güçlerin beslediği ordunun tuzağına düşerek ülkeye kör bakmayı tercih ettiler. Bu durumda İhvanın siyasi kanadı olan Hürriyet ve Adalet partisi de doğal olarak ordunun öne sürdüğü yol haritasını reddetti. Bu nedenle Mısır, bir zamanlar Cezayir'de yaşanan kaosu tadacak gibi gözüküyor. Hatırlanacağı üzere Cezayir'de de 1991 yılında yapılan seçimlerde İslami Kurtuluş Cephesi ezici çoğunluğu yakalamış ancak kısa bir süre sonra ülkede darbe yapılıp seçimler iptal edilmişti.

Şu anda İhvan üyelerinin ruhuna öfke hakim olmuş durumda. Öyle görünüyor ki bu öfke demokrasi fikrinin yeniden inşası esnasında büyük bir zihni dönüşüme yol açacak. Bunun yanı sıra tüm ihtimallere açık kapı bırakan farklı kanaatler de zihinlerde yerini alacak. Diğer taraftan Mısır'da esen rüzgar Arap dünyasında var olan İslami hareketlerin üzerinde büyük etkiler bırakacak ve her hareket kendi ülkesinde siyasi sürece dâhil olan tüm taraflarla olan ilişkilerinde güvenilirlik düzeyini gözden geçirecek. Bunu her ülke için genelleştirmek zor. İslami hareketlerin bölgeden bölgeye değişen metodları tabi ki farklı ama yine de Mısır'daki olayların genel bir kanıyı oluşturduğu ortada.

Bir zamanlar İslamcıların dikkate alınması gerekliliğine değinmiştim. İslami hareketlerin katı siyasi ideolojilerden oluşan fraksiyonlar olmadığına, siyasi ve toplumsal analizleri derinlemesine ele alan, tarihi olaylara paralel yöntemler belirleyen kütleler olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştim. İslami hareketler ilk etapta toplumsal oluşumlardır. Devlet ve toplum ilişkilerinde dinin öncü bir rol oynadığı gerçek olmakla beraber diğer akımlar gibi ideolojisini beşeri kurallar çerçevesinde belirler. Bu, sosyal ve siyasi konularda kendi gelişimini sürdürebilmesi için gerekli olan kurallardan biridir. Öne sürülen bu hipotez, dikkate alınması gereken bir takım sonuçlar da doğurmaktadır. Öncelikle kurumsal olma koşullarını yerine getiren sosyal ve siyasi hareketler, tarih boyunca olduğu gibi bir takım inişli çıkışlı kurallar belirlerler. Bu kurallar aynı zamanda devletlerin yükselişini veya çöküşünü belirleyen önemli sistemleri de içinde barındırır.

Tam da bu noktada İslamcıları yok etme hedefiyle acele davrananların bu hareketlerin sosyal ve siyasi ideolojilerini tam anlayamadıkları gerçeği ortaya çıkıyor. Aynı şekilde İslami hareketlerin tarihi süreçte kaydettikleri siyasi eylemleri okurken de büyük yanılgı içine düşüyorlar. Burada kastettiğim içerde var olan laik, solcu, liberal siyasi güçler. Dış güçler ise demokrasinin Arap dünyasındaki yerini çok iyi idrak eden grubu oluşturuyor. İşte bu yüzden de demokrasi yolunun tıkanması için mümkün olan ne ise onu yapmaya gayret gösteriyorlar. Çünkü stratejik çıkarlarının neyi öncelediğini ve Arap dünyasındaki demokratik dönüşümlerin kendilerine nasıl bir zarar vereceğini çok iyi analiz edebiliyorlar.

Laik ve liberal demokratların anlaması gereken bir şey var: bugün tarihi görev tam anlamıyla İslamcıların omuzlarındadır. Eğer gerçek anlamda bir demokrasi ortamında yaşıyorsak başarının yalnızca bir takım genel geçer sorumlulukları yerine getirmek olmadığını kabul etmek şart. İslamcıların omuzlarına yüklenen temel sorumluluk ise yönetimde demokratik dönüşümler sağlamak, halk iradesini önemseyen kurallar benimsemek ve düşünce ve programlar arasında özgür rekabet ortamları hazırlamak...  Bu tarihi misyonu şu ana kadar diğer siyasi eğilimler layıkıyla yerine getiremedi. Bununla birlikte İslamcıların da bu görevi tek başlarına başarıyla yerine getirebilecekleri ön görülemiyor.

Şu an Arap dünyasındaki mevcut siyasi pozisyona bakarak İslami hareketleri yok etme çabasında olanlar hem Arap baharının sunduğu tarihi fırsatı kaçırmış oluyorlar hem de demokrasinin inşa sürecini geçmiş dönemlere nazaran daha da karmaşık hale getiriyorlar. İslami hareketleri ne sosyal alanda ne de siyasi alanda yok etme hedefinin pek tutmayacağı net. Çünkü Arap halkları halen sosyal ve siyasi eğilimli olan İslami hareketlere olan güvenini koruyor. İslami hareketler de yükümlülükleri doğrultusunda yol haritalarını çizmeye çalışıyorlar. Bunun dışında bilinen bir şey daha var ki Arap dünyasında demokratik dönüşümler hiç bir şekilde ulusal ve İslamcı hareketler dışarıda tutularak gerçekleştirilemez.

Bu sözler İslamcıların performansını eleştirmenin mümkün olmadığı anlamını içermiyor. Aksine İslami hareketleri eleştirmek için birçok nokta var. Örneğin, İslami hareketlerin tasarrufları ve aldığı kararlar eğer demokrasi ilkelerinden kayıp daha pragmatik değerler üzerine bina ediliyorsa eleştiri gerektirir. Bunun dışında İslami hareketler kendi içlerinde karşılaştığı güçlükleri aşmak için gerekli olan değişimlere başvurmuyorlar ve derin bir sosyal okuma yapmıyorlarsa yerlerinde sayacaklarını unutmamalıdırlar.

Liberal elitlere dönersek, maalesef verdikleri sözleri tutmadılar. Çatışma mantığını aşmak ve zorba rejimden miras kalan siyasi krizleri çözmek konusunda başarılı da olamadılar. Modern demokratik bir devletin inşası için gereken diyalogu kuramadıkları gibi yeni gelenekler oluşturma konusunda da sınıfta kaldılar. İslami hareketlerin yükselişi ile ilgili olarak ise sorular, sorunlar, demokratik sistemdeki aktif rolleri ile ilgili tartışmalar yapılabilir. Ancak şu aşamada Mısır'da sahnelenen oyun bu tartışmaları derinleştirmekten ve kaosa sürüklemekten başka hiç bir işe yaramayacak ve bu kargaşa sorunların çözümüne hiç bir katkı sağlamayacak.

Kaynak: Kudsül Arabi
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız