Yükseltilen ırkçı milliyetçilik

İnsanlar dünyaya gelirken doğacakları ülkeyi, cinsiyetlerini ve ırklarını seçme hakkına sahip olamazlar… Dolayısıyla kadın ya da erkek olarak doğmak, Türk ya da Kürt olmak bizim elimizde olan bir durum değildir.

İnsanları kendi tercihleriyle elde edemedikleri kökenleri nedeniyle; dışlamak, aşağılamak, yok saymak, ötekileştirmek evrensel insan hak ve hukuku açısından kabul edilemez.

Âlemşümul anlayışıyla tüm milletleri birleştiren akla ve hakkaniyete uygun en mükemmel yaklaşımı ortaya koyan "Arap'ın Acem'e, Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva ile." anlayışıyla ırka dayalı milliyetçiliği tamamen reddeden üstün bir ümmet fikri ile tüm insanlığı kucaklayan yegâne yaklaşım İslam'ın yaklaşımıdır. İnsanları birbirleriyle eşit statüye getiren, çeşitlilik içinde birlik ve beraberlik sağlayabilen, iyi ve ahlaklı olanı üstün kabul eden bu anlayış; kamu vicdanına da en uygun olan anlayıştır.

Zaten gerçek manada Demokrasi de; azınlığın haklarının korunabildiği, fırsat ve hizmetlerde eşitlikçi, mülkün temelinin adalet olduğu ilkesinden beslenen bir anlayışla, devlet erkini elinde bulunduran çoğunluğun bütün yurttaşlarına aynı hak ve hizmetleri sunmayı görev bilen bir yönetim sanatıdır.

Elbette toplumdaki bireyler eşit sağduyu ve bilinç düzeyine sahip olamayabilir. Ancak, devlet yönetiminde söz sahibi olanların bu ortalama değerleri göz ardı eden sivri ve taşkın ifadeleri dillendirmekten kaçınmaları toplumsal barış ve huzur açısından elzemdir. Duygusal ve insani nedenlerle seslendirilen söylemler amacını aşan sonuçlara yol açtığı gibi, kendini kökeni nedeniyle dışlanmış kabul eden bireylerde kin ve nefreti arttırmaktan ve kamplaşmayı körüklemekten öteye bir sonuç getirmeyecektir.

Yapmamız gereken teröre destek veren bireylerin sayısını azaltmak olmalıdır. Terörde isteyerek stratejik siyasi hedefleri nedeniyle rol alanlar olduğu gibi, psikolojik, sosyal ve siyasi çevresel koşullarla istemeyerek de olsa rol alan kesimlerde vardır.

Bilinçli organizatör olan birinci grubu vazgeçirmek zordur. Ancak onlara destek verme eğilimindeki Kürt yurttaşlarımızı kazanmak mümkündür.

Ülkemizde uzun yıllardır terörü bitirmek adına yapılanlar sonuç vermemiştir. Çünkü gerek Türk halkının hafızalarındaki şehitler ve terör eylemleri, gerekse Kürt halkının hafızlarındaki yakılan yıkılan köyler ve topraklarından sürülen insanların acıları çok tazedir ve bu acıları şimdiki jenerasyonların affetmesi ve unutması zordur.

Ancak iki ya da üç kuşak sonraki Türk ve Kürt genç jenerasyona uygulanacak bilinçli devlet politikalarıyla, bu kötü anıları unutturup, yeniden barış ve kardeşlik içinde bir Türkiye oluşturmak hiç de imkânsız değildir. Eğitim alanında Kürt kökenli çocuklarımıza verilecek özel burslarla okuma ve meslek edinme imkânları genişletilebilir, yeni nesillerin zihninde yeni bir Türkiye Cumhuriyeti resmi oluşturulabilir. Silaha verilen milyon dolarlarla, sadece eğitim alanında bile, gerçek anlamda bir hamle yapılabilse, en azından bundan sonraki genç nesillerin barış ve kardeşlik içinde yaşaması için bir adım atılmış olur.

Yapılan kötülüklere daha kötüsüyle cevap vermek kötülüğü arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Kötülük ancak iyilikle yok edilebilir.