Türkiye tekrar büyük bir devlet olacaksa, Türk diasporasına her alanda çok büyük ihtiyacı var. Yurtdışında yaşayan Türkler yıllarca ülkeye getirdikleri mark, frank, pound ve dolar dışında pek gündeme gelmemiştir.
Halbuki, artan sayıları ve yükselen toplumsal güçleri, dış Türklerin "ekonomik değeri" kadar "politik değer"inin de olduğunu göstermeye başlamıştır. Yurtdışında en fazla vatandaşa sahip dördüncü büyük ülke olan Türkiye, artık bu potansiyeli göz ardı edemez. Zira, 2023'te dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye, sadece içeriden değil, dışarıdan da bu hedefe kilitlenmelidir.
Bu bağlamda bazı titrek ama sevindirici parıltılar ufukta seyretmeye başlamıştır. 21 Aralık'taki en son bakanlar toplantısı sonrası, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarıyla ilgilenecek yeni bir başkanlığın kurulacağını müjdelemiştir. Başbakanlık ve ilgili devlet bakanlığı altında kurulacak 'Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığı" çatısı altında da beş ayrı daire başkanlığı oluşturulacak. Ayrıca, ilgili ülkelerde yaşayan gurbetçilerin sorunları ile birebir ilgilenecek ülke masaları kurulacak. Türkiye dışında yaşayan vatandaşların tüm çalışmalarını bu birimler koordine edecek. Bu, Türkiye için biraz gecikmiş ama isabetli bir karardır. Zira, 'gelişme ekonomisi' adlı bilim dalı, son yıllarda bazı ülkelerin hızlı kalkınmasında diasporalarının kilit bir rol oynadığını ve bunun benzer ülkeler için "geleceğin gelişme modeli" olacağını öngörüyor. Mesela, Türkiye'nin iki asırlık çağdaş ülkeler seviyesine erişme politikası ve buna Avrupa Birliği'ne üye olarak her zamankinden daha çok yakınlaşması şansı, şimdiki ve diğer gelecek hükümetlerin performansı kadar, (Hollanda ve Fransa gibi ülkelerin referandumları sonucunda) Avrupa kamuoyunun Türkler hakkındaki izlenimine bağlıdır. Dünya çapında 35 ülkede 26 bin denek üzerinde yapılan bir ankete dayanan meşhur Anholt Ulusal Marka İndeksi'ne (Anholt National Brand Index) göre, Türkiye'nin 40 ülke içerisindeki imaj sıralaması 34'tür. Bu demektir ki, Türkiye hükümetleriyle içeride bütün çağdaş ve gerekli sosyal, ekonomik, hukuki, sıhhi, kültürel ve zirai düzenlemeleri yapsa ve uygulasa da, Türkiye'nin küresel başarısı ve Avrupa Birliği hayali önemli ölçüde dış gelişmelere bağlıdır. Bu bağlamda da dışarıda yaşayan Türklere hayati ve tarihi görevler düşmektedir.
TÜRK DİASPORASI NEDEN ETKİSİZ?
"Diaspora" Yunan asıllı bir kelime olup "toprağa saçılan tohum" demektir. Bugün Türkiye'nin yurtdışına saçılmış 7 milyona yakın vatandaşı, bir diğer deyimle "acentesi/elçisi" bulunmaktadır. Bunun 5 milyonu Avrupa'nın değişik ülkelerinde (mesela Almanya: 3 m, Fransa: 0,4 m, Hollanda: 0,35 m, İngiltere: 0,3 m, Belçika: 0,3 m), 350-500 bini ABD'de, 150 bini Avustralya'da yaşamakta ve geri kalanı da dünyanın dört bir yanına dağılmış bulunmaktadır. Dünya siyasetine ve ekonomisine etkileri dolayısıyla, Avrupa ve ABD'deki Türkler daha önem arz etmektedir. 1960 başlarında başlayan Avrupa maceramızın çok başarılı geçmiş olduğu söylenemez. Çoğunlukla bir tarla, bir dükkân, bir ev parası kazanıp dönmek amacıyla gidilen Avrupa'da, tasarruf yapma vatandaşlarımızca her şeyin önünde tutulmuştur. Daha fazla para biriktirmek için, toplu halde bekâr evlerinde kalınmış ya da ailesini getirenler ucuz mahalleleri seçmiştir. Çoğunlukla kenar mahallelerde yaşamayı tercih eden Türkler, toplumla entegre olamamış, dil öğrenememiş, çocuğunu iyi okullara gönderememiş ve ekonomik olarak geri kalmıştır. Bugün Avrupa'da maalesef en fazla suç oranına sahip azınlık yurttaşlarımızdır. Alman hapishanelerinde yatan 25 bin Türk genci; tarihî, toplumsal ve siyasi yanlışlarımızı apaçık yüzümüze vurmaktadır.
Malumunuz, Avrupa'da en fazla yurttaşımız Almanya ve Fransa'da bulunmaktadır. Ne tesadüftür ki, toplum olarak bizim Avrupa Birliği üyeliğimize en fazla karşı çıkanlar da Almanlar ve Fransızlardır. Tersinden söylersek, bize bu konuda en fazla destek veren ülkelerde, mesela İspanya ve İtalya'da, kayda değer bir Türk varlığı yoktur. Bu demek oluyor ki, bazı ülkelerdeki "acentelerimiz" Türkiye'yi iyi temsil edememiş veya ticaret diliyle iyi "pazarlayamamıştır". Son seçimlerde Almanya'da galip gelen hükümetlerin kıl payı kazandığını düşündüğümüzde, Türklerin siyasi gücünün ve isteklerinin pek ciddiye alınmadığı gözükmektedir. Bu da vatandaşlarımızın birtakım nedenlerden dolayı blok olarak hareket edemediğine ve siyaseten nüfuz kazanamadıklarına işaret ediyor. Aynı şekilde, eyalet bazında birkaç yüz oy farkıyla valilerin seçildiği, Al Gore-Bush arasındaki başkanlık yarışında gözlemlendiği gibi, 1.000-2.000 oyun bazı hallerde kilit hale gelebildiği düşünüldüğünde, Amerika'da yaşayan 350-500 bin Türk vatandaşımızın da pek ciddiye alındığı söylenemez. Türklerin en yoğun olduğu ve Türklerin "China Town"u olarak bilinen New Jersey eyaletinde bile, sözde Ermeni soykırımı tasarısının eyalet meclisinden yakında geçmiş olması Amerika'daki acentelerimizin de performansını ortaya koymaktadır.
Aşikâr ki, yükselen Türkiye için, dış Türklerin koordinasyonu büyük önem arz etmektedir. Bunun için de evvela bu toplulukların iyi bir analizi ve envanteri gerekmektedir. Mesela, Türk diasporasının bir Ermeni, bir Rum, bir Yahudi diasporası kadar yurtdışında etkili olamamasının birtakım sosyoekonomik nedenleri vardır. Birincisi, Türkler örgütlenmeyi bilememektedir. Bunun en büyük nedeni de, Türkiye'deki alışkanlıklardan kaynaklanmaktadır. Hangi Türk, Türkiye'de bir derneğe üyelik yapmıştır ki, yurtdışına çıktığında bir dernek kurma ya da kurulu bir derneğe üye olma ihtiyacı hissetsin? Türkiye'deki üst yönetim ve askerî ihtilaller derneklere ve vakıflara sıcak bakmadığından bu kültür yurttaşlarımız arasında pek gelişmemiştir. İkincisi, insanımızı bir araya getirecek ortak paydalar, ortak değerler ve ortak kurumlar son zamanlarda önemli kültürel erozyona uğramıştır. Bu yüzden, insanları toplayacağınız, heyecanlandıracağınız, sevk edeceğiniz değerler yeteri kadar tesirli olmamaktadır. Rum, Yahudi ve Ermeni diasporasının dinamik gücü ve ortak hareketi kiliselerden beslenmektedir. Bizim camilerimizin hayatımızdaki fonksiyonu Türkiye'de nedir ki, yurtdışında Türk diasporasının etkili bir merkezi olsun? Üçüncüsü, Türkiye'de millet ve devlet kaynaşmasını yeteri şekilde beceremediğimizden, yurtdışına çıktığında insanımız ülkesinin güçlü bir ekonomik ve kültürel "acentesi" olmakta zorlanmaktadır. Başbakanın yurtdışı ziyaretlerinde, halkla sohbet toplantılarının elçi ve konsolosları şikâyet etme platformuna dönmesi, millet ile devlet arasındaki alınması gereken önemli mesafeyi göstermektedir. Dördüncüsü, Türk diasporası nispeten gençtir ve hâlâ öğrenme yaşındadır. Siyaseten etkili olmak ve lobi yapabilmek için ekonomik olarak güçlü olmak, yüksek eğitimli olmak ve örgütlü olmak gerekiyor. Bunların olması için de belli bir zamanın geçmesi gerekmektedir. Hollanda'da yaşayan Türklerin Almanya'ya göre daha başarılı olmasının arkasında bu toplumun orta sınıfa terfi etmesi, siyaseten bölünmemesi ve eğitime önem vermesi gösterilmektedir. Beşincisi, korunma güdüsüyle insanlarımızın hep beraber yaşaması ve o ülkenin toplumuyla kaynaşamamasıdır. Bunda da en büyük faktör eğitim yetersizliği ve dil gelmektedir. Ekonomik ve eğitim olarak güçlenen vatandaşlarımız "kenar mahalleyi" bırakıp "merkez mahalleye" göçmekte, toplum içine karışmakta ve artık "korkmamaktadır". Bu vakanın bir yan etkisi, kendisini ekonomik ve eğitim olarak zayıf hisseden ve korunma ihtiyaçları olanların daha fazla dernekleşmeye ihtiyaç duymaları ve yurtdışındaki derneklerimizin bu yüzden temsilde derinliği olmayan insanlardan oluşmasıdır. Ayrıca, bir gün dönüleceği hissi, insanlarımızın yaşadığı topluma entegre olma, iyi ilişkiler kurma ve Türkiye için çalışma isteklerini törpülemektedir. Kendisini misafir hisseden bir topluluk, uzun dönemli politika ve yatırımlara alaka duymaz. Türklerin Amerika macerası 1850'lerde İzmirli Hacı Ali ile başlamasına ve 1930'lara kadar 360.000 kişinin ABD'ye göç etmesine rağmen, ilk giden Türklerin yüzde 86'sı geri dönmüştür. Profesör Kemal Karpat'a göre bugün ABD'de Ermeni, Rum ve Yahudilerin olduğu gibi kuvvetli bir Türk lobisinin olmamasının temel sebeplerinden birisi budur. Sonuncu olarak da, insanlarımızın büyük millet ve devlet olma yolunda üzerine düşen görev konusunda yeteri kadar motive edilememesidir. Yurtdışında bulunan elçiliklerimizin, konsolosluklarımızın, ataşeliklerimizin, okullarımızın, öğretmenlerimizin ve din görevlilerimizin bu konuda üzerine çok iş düşmektedir.
Bugün dünyamızın yükselen ekonomi yıldızları Çin ve Hindistan (Çindistan)'dır. Çin son otuz senedir ekonomik büyümede rekor üzerine rekor kırmış ve geçen sene dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olmayı başarmıştır. Hindistan, bilgi teknolojisi alanında büyük adımlar atmış ve Amerika ve Avrupa'dan bu alanda milyarlarca dolar iş ithal eder hale gelmiştir. Çindistan, ABD'de çok büyük ve etkin diasporalara sahiptir. Bugün ABD'de belli başlı teknoloji ve mühendislik şirketlerinde, araştırma kurumlarında, hastanelerde ve üniversitelerde çalışan binlerce Çinli ve Hintli vardır ve ülkeleri adına çok etkin acentelikler yapmaktadır. Bugün Çindistan'a kayan her işin arkasında şu veya bu şekilde bu ülkelerin ABD'de çalışan mühendis, akademisyen, işadamı ve araştırmacıları bulunmaktadır. İşlerin projelendirilmesinde ve Çindistan'da organize edilmesinde aktif rolleri vardır. Benim bilgi teknolojisi alanında Amerika'da çalışan Türk arkadaşlarla görüşmemde ortaya çıkan tablo, Türkiye'nin henüz bu pastadan hiçbir pay almadığıdır. Microsoft, Siemens ve Intel gibi bilgi teknolojisi şirketlerinde, Wall Street'teki finansal kurumlarda bir sürü Türk'ün çalıştığı düşünüldüğünde, Türkiye'ye iş kaydırılamamasının nedenleri ciddi düşünülmelidir. Bu, bizim dışarıdaki yetişkin elemanlarımızın henüz yönetsel güce erişemediğini, diğer milletler kadar çok sayıda etkin pozisyonlarda temsil edilmediğini, ülke adına çalışma konusunda yeteri kadar motive olmadıklarını ve risk almadıklarını veya böyle bir şeye tevessül etseler bile Türkiye'nin altyapı olarak hazır olmadığını çağrıştırmaktadır.
MUHTAR KENT'LERİN ÇOĞALMASI LAZIM
'Yurtdışı Vatandaşlar Daire Başkanlığı" çatısı altında faaliyet gösterecek "Uluslararası Öğrenciler Daire Başkanlığı" ve "Strateji Geliştirme ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı"na büyük görevler düşecek. Zira, dışarıdaki her Türk'ün iyi bir eğitim alması ve iyi bir konuma gelmesi Türkiye'yi doğrudan ilgilendirmektedir. Niye mi? Bugün meşrubat devi Pepsi'nin en tepesinde Hindistan'dan Yale Üniversitesi'ne okumaya gelmiş Hintli bir bayan oturmaktadır. 1980'lerde kazansaydı, Massachusetts eyaleti valisi Yunan asıllı Michael Dukakis Amerika başkanları arasına girecekti. Belki biraz zamana ihtiyaç vardı; bugün dünyanın en güçlü koltuğunda oturan Başkan Barack Obama, Amerika'ya okumaya gelen Kenyalı bir göçmenin oğludur. Aynı şekilde, ABD'de Kaliforniya eyaletini Avusturya doğumlu eski bir aktör yönetmektedir. Birinci Irak operasyonunun Genelkurmay Başkanı Colin Powell, bir Jamaikalı ailenin oğludur. Bizi ilgilendiren yeni gelişmeler var. Yeryüzünün en bilinen markası Coca Cola'nın tepesinde şimdi Muhtar Kent adlı bir vatandaşımız oturuyor. Türkiye'nin Amerika'daki medar- ı iftiharı dünyaca ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz'ün adı son günlerde sık sık New York valiliği için geçmektedir (bu arada New York-Washington arası sadece 4 saat mesafedir). Bu vakalar gösteriyor ki, yeryüzünün yönetildiği ana merkezde, iyi bir eğitim almış ve biraz da şanslı olan Türk asıllı birisi teorik olarak inanılmaz noktalara gelebilir. 12 bin öğrencisiyle, Türkiye, Amerika'da en fazla öğrenci bulunduran dördüncü ülkedir. Bu sayıya Amerika'da doğmuş Türk kökenli öğrencileri (ve özel Türk okullarında okuyan Türk sempatizanı Amerikalı gençleri) de ekleyince, büyük bir potansiyel ortaya çıkmaktadır. Kişiler bir yana, Türk diasporasının genel olarak güçlenmesi Türkiye'ye inanılmaz fırsatlar açacaktır. Çindistan örneğini hatırlamak yeterlidir.
Türk Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Faruk Şen'e göre bugün Almanya'da 550 binin üzerinde Türk öğrenci bulunmakta ve bunların 35 bini üniversitelere gitmektedir. Avrupa genelinde sayıları 83 bini bulan Türk girişimcileri toplam 35 milyar Euro ciro yapmakta ve 420 bin kişi çalıştırmaktadır. Hollanda'da Türklerin % 85'i vatandaşlık almış durumda ve çocuk yapmayan ve dolayısıyla vâris bırakmayacak 100 bin Hollandalı şirket sahibinin işlerine en büyük aday görülmektedirler. Dış Türklerin iş ve eğitim olarak aldıkları mesafe Türkiye'ye bir türlü kazanım olarak dönecektir. Uzağa gitmeye gerek yok, bugün Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı (en fazla mal ihraç ettiği ve ithal ettiği) ülke, komşuları ya da zengin Ortadoğu ülkeleri değil, Almanya'dır. Acaba neden? Yarın Avrupa Birliği maceramızda iş referanduma veya sıra Avrupalı politikacıların Türkiye adına siyasi risk almasına geldiğinde, oradaki kamu vicdanını rahatlatacak dışarıda yaşayan Türkler ve onların verdiği izlenimlerdir. Bir Avrupalının Türkiye hakkında ilk edindiği imaj kapı komşusu veya iş arkadaşından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Türkiye'nin Avrupa kaderi, tam üyelik yapacağı zamana kadarki göstereceği üstün ekonomik ve hukuki başarısı kadar, dışarıdaki Türklerin çevreye uyum ve güçlü halkla ilişkiler (PR) kurma becerisine bağlıdır. 70 milyonluk Türkiye'nin geleceği ve iki asırlık çağdaşlaşma projesinin başarısı, önemli ölçüde dışarıda yaşayan 7 milyon Türk'ün inisiyatifinde gözüküyor. Böyle bir şey tesadüfe bırakılabilir mi?
PROF. İHSAN IŞIK - Rowan Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: Zaman