Yüksek Seçim Kurulu, çoğumuz farkında olmasak da en hayati müesseselerden biri.
Yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşuyor. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay'dan kendi üyelerince seçiliyor. Kurul, seçim ve halkoylamalarının demokratik biçimde ve yargı denetimi altında hukuka uygun yapılmasını sağlamakla yükümlü. Seçim ve halkoylamasını bilerek ayrı kullandım. Zira Anayasa, zikrettiği her defasında ayrı ayrı yazarak farklılığı vurgulama ihtiyacı duyuyor. Fakat YSK, Anayasa'nın bu tavrını bazen dikkate almayarak çelişkili bir tablo oluşturuyor. Mesela referandum süresini Meclis, 60 güne indirmesine rağmen Kurul uygulamadı ve eski kanuna göre 120 günü esas aldı. Anayasa'nın açık hükmüne rağmen halkoylamasının da bir seçim olduğunu ve seçim kanunlarındaki değişikliklerin bir yıldan önceki oylamalarda geçerli olmayacağını söyledi. Kararlarının temyiz imkânı bulunmadığından Parlamento'nun iradesi hiçe sayılmış oldu. Anayasa'nın 67. maddesinin son fıkrasını kararına dayanak yapıyor. Bir önceki fıkrayı da uygulasın o zaman; yani temsilde adalet ve yönetimde istikrarı da gözetsin. Komik değil mi? İşte bunun için kanun koyucu halkoylamasıyla seçimi ısrarla ve defalarca ayrı ayrı zikretmiş. Yurtdışında yaşayan vatandaşların oy kullanmalarını neredeyse imkânsız hale getiren düzenlemeyi de zikredelim. YSK genelgesine göre gurbetçiler, dış temsilciliklere bizzat başvurarak adres beyan formu doldurmazlarsa oy kullanamıyorlar. Müracaat için verilen sürede çoğunluk haberdar olmadı, hasbelkader duyanlar da yüzlerce kilometre yol kat ederek başvurmadı. Üçüncü dünya ülkeleri yaşadıkları yerde vatandaşlarına oy hakkı tanırken, biz sınır girişleriyle kısıtladığımız hakkı bile fiilen ellerinden aldık.
YSK, radyo televizyon yayınları hakkında verdiği kararlarla da kafa karışıklığına yol açıyor. Mesela 21 Temmuz'da halkoylamasının klasik anlamda bir seçim olmadığını kayıtlara geçirirken, CHP'nin TRT ile ilgili şikâyetine, 'Halkoylaması da bir seçim niteliğinde olduğundan' şeklinde cevap verdi. CHP'den bağımsız verdiği karar şöyle: Gerçekten, sözü edilen fıkralarda yer alan düzenlemeler, özel kanunlarına göre yapılacak seçimlere ve bu seçimlere katılacak siyasi partilere ilişkin bulunmaktadır. Halbuki ortada, bu tür bir seçim olgusu ve bunun sonucu olarak siyasi partilerin seçimlerde olduğu gibi "programlarını, yapacakları işleri anlatma ve seçim beyannamelerini izah etme" olgusu da bulunmamaktadır. 3376 sayılı kanunun 5'inci maddesinde, radyo ve televizyonda ancak "konuşma" suretiyle yapılabilecek olan propagandanın içeriği de, "Anayasa değişikliklerinin halka anlatılması", "Anayasa değişikliklerinin açıklanması ve tanıtılması amacı..." ile sınırlandırılmıştır." CHP'nin şikâyeti üzerine TRT'yi uyarıp, savcılığa vermekle tehdit ettiği kararda ise "Bu kural seçim dönemlerindeki yayınlarla ilgili olmakla birlikte halkoylaması da bir seçim niteliğinde olduğundan, sözü edilen kuralların halkoylamasında da uygulanması gerekmektedir."
Genel ifadelerden sonra şimdi özele inelim. YSK bu kararı 13 tane kanalı, yüzlerce saat yayını olan kamu yayıncısının sadece iki programının cımbızla çekilmiş bölümlerine bakarak karar verdi. Eminim savunma istese TRT yetkilileri objektif yayıncılık adına onlarca kaset gönderebilirdi. İki, adı geçen parti, 14 Haziran 2008'den beri yayınlara çıkmayacağı ve konuk taleplerini geri çevireceğini kamuoyuna açıklamış durumda. Gazeteci Tamer Korkmaz'ın programında İnönü ile ilgili sarf ettiği sözlere tepki olarak bu kararı almış ve gazetecinin susturulmasını talep etmişlerdi. Program yayından kalkalı yıl oldu. CHP'liler hâlâ boykota devam ediyor. Herhalde TRT'nin 24 saat 'necefli ibrik' yayını yapmasını bekliyorlar. Ayrıca kamu yayıncısı olarak TRT'nin görevi halkı bilgilendirmek. Kadın ve özürlülere pozitif ayırımcılık, çalışanların sendikal haklarındaki genişlemeyi anlatmayacak mı kimse? Ya da gerçeğin aksine hiçbir düzelme yok, her şey yerinde sayıyor mu denilecek? Hiç yorum yapmadan düz metin okunsa bile lehte propaganda kapsamına girebilir. Anayasa değişikliğinin muhtevasına dönük her yayın muhalefetin tepkisini çekebilir. Zira onlar esası bırakıp şekli tartışmak istiyor. Eleştirileri 'bu AKP'nin değişikliği'nin ötesine geçemiyor. Tamam da YSK'ya ne oluyor? b. korucu@zaman.com.tr
Kaynak: Zaman