Kutuplaşmanın sonucu, siyasal partilerin dediklerine bağlı olarak, Türkiye'nin durumu birbirine tam zıt yönlerde değerlendiriliyor. Aşağıya, tek bir günde, salı günü üç parti liderinin söylediklerinden cümleler alıyorum.
Okuduğunuzda, söylenenlerin gerçeğin bir parçasını yansıttığını, fotoğrafın tamamını kapsamadığını göreceksiniz. Yurttaşlarımız da, siyasal eğilimlerine göre, bu cümleleri dün sabahtan itibaren aynı kelimelerle tekrarlamaya başlamışlardır.
Ben muhalefet liderleri kadar kötümser değilim, önce okuyalım:
Bahçeli: "Yabancı güçlerin de artık işbaşındaki hükümet eliyle doğrudan müdahil olduğu bu kargaşa ortamı giderek daha da kötüleşen ekonomik gelişmelerden de etkilenerek ciddi bir rejim bunalımının işaretlerini vermeye başlamıştır.
Gelinen bu aşamada ağır bir yıkım sürecinin bütün işaretlerini vermeye başlayan Türkiye'de hükümet aciz, siyaset tıkanmış, aziz milletimiz ise gergin, yoksul ve ümitsizdir. Ülke yönetimi hükümetin kontrolünden çıkmış, Türkiye derinden ve sinsi bir bölünme
ve ayrışma ortamının bütün işaretlerini vermekte, tıpkı ömrünü tamamlamak üzere olan bir köhne ülkenin fetret döneminin emarelerini göstermektedir."
Baykal: "Tüketim malları, özellikle mutfakta tüketilen mallar olağanüstü hızla artış göstermektedir. Elektrikteki yüzde 45 zam, diğer ürünlere de hemen yansıma noktasındadır. Türkiye'de enflasyonun altında ezilen toplum kesimleri ortaya çıkıyor.
Çiftçi borca batmıştır, çiftçiyi gübre fiyatlarıyla perişan ettiniz, çiftçiyi mazot fiyatlarıyla perişan ettiniz, bir de kırk yıllık Toprak Mahsulleri Ofisi'ni devreden çıkararak perişan etmeyiniz, yazıktır, günahtır.
Hükümetin bütün ilgisi, bütün dikkati kendi sorunları etrafına yönelmiştir, halkı, toplumu bir yana itme noktasına gelmiştir."
Erdoğan: "Bizden önceki 10 yıllık dönemde ortalama büyüme hızı yüzde 3, son 5 yıldaki büyüme hızı yüzde 6,7.
Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılasını 230 milyar dolardan devraldık, 5 yılda bunun üzerine
429 milyar dolar ilave ederek, 659 milyar dolara yükselttik.
2002 yılında Türkiye'nin toplam ihracatı 36 milyar dolardı. Geriye dönük 12 aylık ihracatımız 124 milyar dolar olmuştur. Beş buçuk yılda ihracatımız üç kattan fazla artış göstermiştir.
Türkiye'nin kamu net borç stoku, 2005 yılından itibaren gerilemeye başlamıştır; 2004 yılında 274 milyar YTL olan kamu net borç stoku, (...) 2008 yılının ilk üç çeyreğinde de gerileme devam etti. 247 milyar YTL'ye geriledi."
Ben muhalefet liderlerinin söylediği gibi, devletimizin, 'yıkım sürecinde', toplumun da 'ezilen toplum' halinde olduğuna inanmıyorum.
Her devlet, önemli sorunlarla birlikte yaşar. Bizim de siyasetin oturmamışlığından doğan, yönetim sisteminden beslenen sıkıntılarımız vardır, ama bunlar içinden çıkamayacağımız sorunlar değildir. Yaşadıklarımız değişim sürecinin olaylarıdır, halkımız ezilmemeyi öğrenme aşamasındadır.
Kaynak: Radikal