AB, Türkiye'nin Doğu'ya yönelmesini olumlu karşılamalı. Bu politika Türkiye'nin üyeliğinin stratejik değerini de ortaya çıkarabilir
İstanbul'da AB dışişleri bakanlarıyla Türk muadillerinin yapacağı toplantıda tartışacak pekçok mesele olacak: Sadece Türkiye'nin hızı kesilen üyelik müzakereleri değil, Ankara'nın dış politikasındaki gözle görülür Doğu yönelimi de konuşulacak.
AB adayı ve NATO üyesi olan Türkiye'nin aynı anda hem Doğu'ya hem Batı'ya yüzünü dönmesini çelişki olarak değerlendirenler var. Fakat Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yeni İslamcı hükümeti meseleyi böyle görmüyor ve haksız da olmayabilir.
En başta Türkiye'nin yakın doğusu ve güneydoğusunda istikrarı teşvik etmekten çıkarı olduğu açık. Bölgede istikrar bu bakımdan AB'nin de çıkarına. Açık konuşalım: Türkiye'nin nüfuzunun Suriye ve İran'ı da kapsayarak genişlemesi sadece istikrarla da ilgili değil. Türkiye bölgesel bir güç olarak tekrar sahne alıyor ve Almanya, Fransa ve Avusturya'nın kapıyı kapama niyetinde göründüğü AB üyeliğine alternatifleri olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
İlk kez gerçek Kürt politikası var
Eğer bu kanıtlama Türkiye'yi birliğe katmanın stratejik değerini, AB'nin karışık arka bahçesi konumundaki bölgede ortaya koyduğu çabaların tezat oluşturan cılızlığını ve 'yumuşak gücün' yaratıcı bir biçimde kullanılması gereğini ortaya çıkarırsa ne âlâ. O zaman memnuniyet verici ve değerli bir süreç yaşanıyor demektir.
Türkiye Suriye'yle sorunları gidermekle kalmayıp vize uygulamasını da kaldırarak adeta toprağa gömdü.
1996'da Ankara'nın, Kürt ayrılıkçıları barındırdığı için Şam'da bombalar patlattığından kuşku duyuluyordu. Türkiye savaş sonrası Irak'ı da kucakladı; oysa daha yakın zamana dek Kürtlerin tehdit oluşturduğu gerekçesiyle işgal tehditleri savuruyordu. Ermenistan'la, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş yıllarında Ermenilere yapılan kitlesel katliamlarla ilgili anlaşmazlığı da gidermeye koyuldu ve kendi Kürt azınlığıyla uzlaşmak yönünde ilk kez gerçek bir politikayı hayata geçirmeye başladı.
İtici güç ideoloji değil, çıkarlar
Öte yandan Türkiye İsrail'le Gazze konusunda kapıştı ve İran'la yakınlaştı. Erdoğan Batı'nın İran İslam Cumhuriyeti'nin nükleer programına 'adaletsiz' yaklaştığını söyledi.
Ancak Doğu'ya yönelimin, ki bu durum bazıları tarafından yeni-Osmanlıcılık olarak görülüyor, itici gücü ideolojiden ziyade çıkarlar. AB'yle ekonomik durgunluğun yarattığı boşluğu Ortadoğu'yla hızla gelişen ticaret doldururken, Türkiye Hazar ve Mısır'dan gelen enerjinin geçiş odağı haline gelmek istiyor.
Neticede AB bu yeni politikaya olumlu yaklaşmalı. Türkiye bölgenin, Avrupa'da da ayağı olan en başarılı ülkesi. Laik cumhuriyetin İslamcı köklere sahip bir iktidar partisini hazmetmek ve eş zamanlı olarak anayasal bir devrimi sürdürmek konusunda bugüne kadar gösterdiği yetenek, Arap toplumunun en dinamik kesimlerini büyülüyor. Bunun Avrupa ve genel anlamda Ortadoğu için değerli olduğuna kuşku yok. (Başyazı, 25 Kasım 2009)
Kaynak: Radikal