Kürt sorunu, yıllarca adını bile telaffuz edemediğimiz, kenarından köşesinden dolaşıp durduğumuz bir problem olsa da siyasal hayatımızın en önemli maddesi hüviyetini yitirmedi. Adı bir gün terör sorunu oldu, öbür gün Güneydoğu, diğer bir günse ayrılıkçı PKK sorunu. Ne sorunu olduğunu ne biz ne de herhangi biri tam anlamıyla keşfedebildi. Üstelik soruna alternatif isimler bulmaya çalışanlar damgalandı. Herkesin tek tip düşünmesi mecburi hale getirildi.
İçeriği de değişip durdu. Marksist sınıfsal hareket olarak başladı, bir gün devlet karşıtı oldu, öbür gün bölücü-ayrılıkçı fikirleri benimsedi. Bazı iddialara göre Kemalist fikirleri savundu. Kısaca ele avuca sığmaz, şekilsiz bir yapı olarak avuçlarımızın arasından kayıp durdu.
Ortamı da değişti. Yakın dönemin Kürt problemi PKK sorunu anlamında Soğuk Savaş'ın bitiş yıllarında başlayıp, 21.yüzyılın ilk 10 yılında varlığını sürdürdü. Memleketimizin 1980'li yıllardan bu yana devam eden iktisadi ve siyasi liberalleşme süreci boyunca hep eleştirel pozisyonunu korudu. AB'ye katılım hevesi doruklardayken de vardı, artık yüzümüzü Rusya ve Çin'e dönelimcilerin aktif olduğu dönemlerde de; 1 Mart tezkeresi öncesi de vardı, tezkereye hayır deyip ABD ile sorunlar yaşamaya başladığımızda da; askerlerin siyaseten aktif olduğu dönemlerde de vardı, demokratikleşme çabalarının zirve yaptığı noktada da. Kısaca hiçbir ortamı beğenmedi, hepsinden beslenecek bir damar buldu.
Uluslararası çevre de farklılaştı. Sovyetler Birliği'nin çöküşünü de gördü, ABD'nin kazandığı savaşları, kaybettiği barışları da. Suriye'nin de, Irak'ın da, İran'ın da renkten renge girdiği tüm dönemlerin şahidi bir sorun elimizdeki. Son 20 yılın tüm enerji savaşlarının ortasında hep vardı.
İsmi, içeriği, iç ve dış ortamı değiştiği gibi, kahramanları da değişti. Abdullah Öcalan epeyce bir zamandır İmralı'da. Yeni lider adayları adlarını ezberleyemeyecek kadar çok. Bir zamanlar Leyla Zana vardı, şimdi yeni kadın figürler yüksek sesle konuşmakta.
Olayın mücadele tarafı da her dönem değişti. Şehitlerimiz kalbimizde. Lakin PKK ile mücadele edenlerin bir kısmı toprak oldu, bir kısmı zengin. Bir kısmı emekli oldu, bir kısmı mahpus. Çeteleri de gördü bu millet, romanlara konu olabilecek kahramanlık hikayelerini de.
Sosyal düzeni de değişti, Kürt sorununun. Feodal yapıya başkaldırı gibi başlayan hareket o yapıyla bütünleşti. Güneydoğu bölgesinde doğdu, tüm Türkiye'yi kapsar hale geldi. Doğu ile Batı kaderde hiç bu kadar bütünleşmemişti. Kırsaldan kentlere taşınan hareket, bir şehir ideolojisine dönüştü. Kendi entelektüellerini yarattı ve eli silah tutanlar kadar, kalem tutanlar da etkin hale geldi.
Bazen kötü süreçler, iyi şeylere vesile olabilir. Nereden başlamıştık hesabıyla yola çıkmak yanlış sonuçlara varmamıza yol açabilir. 'Kürt meselesini nasıl çözeceğiz' değil, 'Türkiye'yi ne yapacağız' sorusunu sormamız gerek. Bu meselenin devamı, Kafkaslar'da, Balkanlar'da ne yapacağız sorularıyla tamamlanacak. Türkiye Cumhuriyeti'ni eskisinden daha iyi, daha güçlü, daha etkin ve daha adil kılmak ortak vazifemiz. Bu bir tarihi fırsattır...
Kaynak: Akşam