Yeni Anayasada sivil-asker ilişkileri (4)

yeni Anayasada şekillenmesini, daha doğrusu olmamasını bir yurttaş olarak isteyeceğim sivil-asker ilişkilerini ele almak istiyorum.

İlk bakışta konu yeni Anayasa için çok çetrefil gibi gözükebilir ama kanımca NORMAL BİR ÜLKEDE mesele sanıldığından çok daha basit.

Yeni Anayasanın temel kaygısı NORMALLEŞME olacak ise yapılacak iş gerçekten çok standart.

Yok, bugünkü gibi bir ANORMALLİKTE ısrar edilecek ise, işler o zaman çatallaşıyor ama ben yazımın ve taleplerimin genel kurgusunu NORMALLEŞME üzerinden yaptığım için konu bana son derece basit görünüyor.

Giriş yazımda da belirttiğim gibi, çağdaş bir devletin temel prensibi farklı kamu hizmetleri arasında bir önem hiyerarşisi yapmamasıdır.

Bu TEMEL PRENSİPTEN hareket edersek, yeni Anayasa da kamu hizmetleri arasında bir hiyerarşi tanımlamayacak ve milli savunma kamu hizmetini adaletten, eğitimden, sağlıktan, bayındırlıktan daha farklı bir anayasal, yasal konuma oturtmayacaktır.

Eğitim Bakanlığı müsteşarının hangi bakana ve hangi esaslar dahilinde bağlı olduğunun Anayasada yazması ne kadar abesle iştigal ise, Genelkurmay Başkanı’nın konumunun da Anayasada yer alması, görev ve yetkilerinin Anayasada tanımlanması da o ölçüde yanlıştır, bu konular kanun düzeyinde ve bürokrasinin bir ölçüde evrensel kuralları tarafından belirlenir.

Çağdaş bir devlette vatandaşlık sıfatının tayini anayasal bir iş olmadığı gibi, Genelkurmay’ın nereye bağlı olduğu ya da kime karşı sorumlu olduğu meselesi de anayasal bir konu değildir.

Ve çağdaş bir devlette Silahlı Kuvvetler Savunma Bakanı’na bağlıdır ve bu konu üzerinde spekülasyon kaldırmayacak kadar da basit, sıradan bir konudur; anormal olan bizdeki sıradışı ve yanlış yapılanmadır.

Sivil-asker ilişkilerinde anlamsızlığı ve daha da ötesi yanlışlığı ve sakıncaları her geçen gün daha da netleşen askeri yargı meselesi de çok basit bir çözüm beklemektedir.

Çağdaş devlet yapılanmalarında çift başlı yargı olmaz, askeri yargı sadece sıradan disiplin suçlarıyla sınırlıdır, askeri yargıtay, askeri danıştay (AYİM) gibi kurumlar tamamen ortadan kaldırılmalı, yargıda tekliğe gidilmelidir.

SADECE disiplin suçlarıyla ilgilenecek askeri mahkemelerin de anayasal bir tanımlanmaya ihtiyacı olamaz.

Genelkurmay Başkanı, diğer bürokratlar gibi, ilgili hizmetin gerektirdiği sivil bakana bağlanacak, askeri yargı kurumları kaldırılacak, Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir yapı olmaktan çıkarılıp hükümetin bir danışma organı haline gelecektir.

Türkiye’nin normal bir ülke olmasını istiyorsanız yapılacaklar bellidir.

Ve bu işten önce Türkiye, ama hemen sonra da askerilik hizmeti yani ulusal güvenlik karlı çıkacaktır.

Yeni Anayasa yapımı büyük fransız heykeltraş Rodin’in heykel tanımına benzemelidir; taşın fazlası atıldığında karşınıza iyi heykel çıkar.

1982 Anayasasında 66. Madde, 136. Madde, Genelkurmay’ın statüsünü belirleyen 117. Madde, askeri yargıyı düzenleyen maddeler dönüştürülmemeli, tümüyle anayasadan çıkarılarak çözüm aranmalıdır.  


 Kaynak: Star