Yarasalar kaçışırken

Önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ın miting meydanındaki şu sözlerini okuyalım:

‘Dikkat edin; şu son günlerdeki terör saldırıları, şu son günlerdeki tahrikler, provokasyonlar asla ve asla tesadüf değil, rastlantı değil. Türkiye ne zaman atılıma geçtiyse, terör örgütü eylemlerini artırdı. Türkiye ne zaman ileri demokrasi adına adımlar attıysa kirli oyunlar devreye alındı. Türkiye ekonomisi ne zaman şaha kalktıysa, bunu geri döndürmek için kirli senaryolar yazıldı.’

Bu sözleri, sadece Hatay-Dörtyol’da ortaya çıkan karanlık ilişkiler üzerinden okumamak gerekiyor. Aksine, bugün yaşadığımız sorunların neredeyse tamamı, hali hazırda üzeri örtülen ya da tartışmaya cesaretimizin olmadığı bu tür karanlık ağlar üzerinden ortaya çıkıyor.

***

Ülkemizde yıllardır can yakan terör, ne yazık ki aynı zamanda olup biteni doğru değerlendirmeye yarayan bir göstergeye dönüşmüş durumda.

1980’li yılların ortalarından itibaren eyleme geçen PKK’nın, eylem trafiğinin pekçok önemli olayla, gerginlikle ve değişimle paralel olarak seyretmesini artık bir tesadüf olarak kabul etme şansımız yok.

PKK’yı tarif ederken, onu uluslararası bir gücün uzantısı olarak görenler ya da örgütün farklı kanatlardan oluşmasından hareketle çok sayıda gücün kullanımına açık bir yapı olarak değerlendirenler oldu.

Bu analizlerin bir kısmı her sorunu uluslararası güçlerin üzerine yıkma alışkanlığından kaynaklanıyor. Ancak bir bölümü farklı bir amaca hizmet ediyor. Türkiye siyasetinin en kritik anlarında sahne alan bir örgütü, gerçek dinamiklerinden koparıp tümüyle ‘dış güç’ ekseninde açıklayınca, asıl mekanizmayı görmek imkansız hale geliyor.

***

Yüksek Askeri Şura devam ediyor, terör can alıyor. Referandum süreci işliyor, terör kendi diliyle mesajını vermeye devam ediyor. Geçmişe doğru hemen hangi önemli olaya baksak, benzeri bir paralellikle karşılaşıyoruz.

Sözü dolaştırmaya gerek yok. PKK’nın Kürt meselesinde ciddi bir karşılığı var. İster sonuç olarak bakılsın, isterse temsil kabiliyeti açısından. Yıllar yılı TRT bültenlerinde tekrarlanan ‘Terör örgütü çözülüyor’ haberlerinin, meseleyi küçümseyen devlet aklının acziyetinden başka bir şey olmadığını biliyoruz.

***

Bugün meseleye böyle bakılmıyor elbette. Geçmişin hatalarının devasa boyutlara getirdiği sorunu, en azından sahici bir zeminde ele alma yönünde ciddi bir çaba var.

Ancak PKK’nın sistem içindeki karşılığı üzerinde yeterince kafa yormadan, ciddi mesafe almak mümkün değil. Bu mesele kıyısından köşesinden kimbilir kaç kez dile getirildi. Hatta Ergenekon davasıyla başlayan süreç, ‘kimin elinin kimin cebinde olduğu’ sorusunu yeniden gündeme taşıdı.

İster referandum üzerinden, isterse YAŞ gündemiyle birlikte ele alın. Terör örgütünü bir şekilde şemsiyesi altında tutan odaklar ciddi ölçüde güç kaybediyor.

Kimin eli kimin cebinde sorusunun cevabı, esasen toplumun zihninde çoktan verilmiş durumda. Mesele, bir yandan terörü bahane ederek demokrasi çıtasının yükseltilmesine itiraz edenlerin, diğer yandan terörle kol kola yürüdüğünü doğru dürüst ortaya koyabilmek.

Kendisini karanlık dehlizlerde güç sayanlar, ortalık aydınlanınca yarasa misali nasıl kaçışıyorlar, Dörtyol örneğinde gördük.

Bunu büyük resimde de başarmak zorundayız.


Kaynak: Star