BM Güvenlik Konseyi dört yıldan kısa bir süre içinde altıncı kez İran’a nükleer programından dolayı yeni yaptırım uygulamak yönünde oy kullandı. Bunda yeni bir şey yok.
ABD daha kuvvetli önlemler istiyor, fakat bilhassa Çin aksi yönde baskı yapıyordu. Burada da yeni bir şey yok. Öncekilerden epey sert olan, silah satışlarına sıkılaştırılmış kısıtlamalar ve İran gemiciliği açısından yeni baş ağrıları içeren, Devrim Muhafızları’nın ve yaklaşık 40 İran şirketinin hesaplarının üzerine giden yeni yaptırımlar İran’ı nükleer hedeflerinden vazgeçirmeyecek. Ne de bu noktada yeni bir şey var.
Asıl mesele, Türkiye ve Brezilya’nın ‘hayır’ oyu kullanması. Bu Tahran için diplomatik bir zafer, zira önceki beş oylamada neredeyse hiç destek bulamamıştı. Katar 2006’daki ilk oylamada hayır oyu verdi. Endonezya 2008’deki dördüncü oylamada çekimser kaldı. Türkiye ve Brezilya gibi iki bölgesel ağır toptan gelen destek (ve Lübnan’ın çekimser kalması), tecridi hafifletmek ve diğer ülkeleri Avrupa’yla ABD’nin BM süreci dışında daha ileri yaptırımlar için yaptığı çağrılara direnmeye ikna etmek için gayret gösteren ve zor durumda bulunan İran’a elle tutulur bir dayanak sağlıyor.
Fakat bu noktada uluslararası siyasetin durumuna dair daha genel bir husus var. ABD için uluslararası liderliği yürütmek giderek zorlaşıyor. Yüzde 10 işsizlik, hararetli bir yasama gündemi, petrol sızıntısı ve ara seçimler gibi birçok endişe duyulacak meseleyle yüz yüze olan Başkan Barack Obama’nın dış politikaya yönelik kapsamlı bir stratejiye ayıracak sınırlı zamanı ve enerjisi var.
Jeopolitik riski yönetmek, G-7 modelinden, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeleri de uluslararası pazarlık masasına taşıyan G-20 modeline geçen bir dünyada çok daha karmaşık. Ve Amerikan gücüyle kaynaklarının bu yeni sınırlarının geride bıraktığı boşluğu doldurmaya istekli ve muktedir olan hiçbir yükselen güç de yok, zira kilit önemdeki uluslararası meselelerde öncülük edebilecek Avrupalı güçler, Çin, Rusya ve diğerleri, kendi içlerinde karmaşık sorunlarla meşgul. Bir başka deyişle, bu gemiyi gerçekten yürüten kimse yok ve belalı sularda sorunsuz seyretmesini beklememiz mümkün değil. (Avrasya Grubu adlı danışmanlık şirketinin başkanı, 18 Haziran 2010)