Yabancılar Türkiye'de yaşananlara baktıklarında, hiç değilse bazıları, müdahaleyi bile düşündüren vahim bir durum görüyor; 'Oryantalist' bir bakış açısı bu ve 'kurtuluş reçetesi' sandıkları formül de bu yüzden uygulanabilir bir reçete değil... Buna karşılık, bizdeki bazı yorumcular da, dışarıda yapılan değerlendirmeleri hiç anlayamıyorlar.
Konuya ilişkin yazımın çıktığı dün başka yorumcular da ABD'de, İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da çıkan siyasi değerlendirmeleri konu edinmişlerdi. Yazarken öfkeyle burunlarından soludukları yazılarını okurken anlaşılıyor. Yabancı yazarların değerlendirmelerini "Türkiye'de lâiklere karşı demokrasiyi koruyalım" cümlesine indirgemişler, lâikliğin Türkiye için ne kadar gerekli olduğunu vurgulayarak cevap veriyorlardı o yazılara...
Yabancı muhatapların "Türkiye'de lâiklik olmasın" görüşüne sahip olduklarını sanmaları ne kadar tuhaf. Gerçek şu halbuki: Türkiye'yi yakından izleyen yabancılar lâikliğin demokrasi-dışı zorlamalara bahane edildiğinin artık farkındalar... Kendi dillerinde yaygın kullanımı bulunmadığı için 'lâikçi' sözcüğü yerine kullanıyorlar 'lâikler' sıfatını.
Türkiye'deki demokrasinin 'lâikçi' tiplerden korunmaya ihtiyacı olduğuna artık kuşku duymuyor pek çok yabancı.
"Biz bu işi kendi aramızda çözmek zorundayız" tezimi güçlendirdiği için belirtmekte yarar görüyorum: Lâiklik Türkiye için elbette çok önemli. Kamuoyu yoklamaları insanlarımızın lâiklik ilkesiyle barışık olduğuna, buna karşılık aynı insanların lâikliğin siyasi sonuç almak için kullanılmasına karşı çıktığına tanıklık ediyor. Lâiklik kavramının başka amaçlarla ve çok değişik sonuçlar almak için kullanılabildiğini ilk olarak bizim kendi insanlarımız fark etti. Ak Parti'nin 2002 seçiminde yüzde 36, son seçimde yüzde 47 alması bu fark edişin sonucudur.
Bugünlerde yaşadığımız olağandışılıkları, bir yönüyle, toplumu yeniden dizayn etme niyetiyle bağdaştırabilirsek, "Lâiklik tehlikede" iddiasının bunu sağlamaya yarasın diye devreye sokulan bir bahane olduğunu görebiliriz. Türkiye'de küçük bir çevre dışındaki lâiklikle barışık geniş kitleler bu durumun fena halde farkındalar.
Son gelişmelere gelen yoğun ve yaygın tepkiler, Türkiye'yi yakından izleyen yabancıların da artık bu gerçeği keşfettiklerini dışa vuruyor.
ABD dahil Batılı ülkelerden çıkan "Bu lâikler de çok oluyor" tepkili yazılar ciddiye alınsa iyi olacak. Tabii, cümledeki 'lâikler' sıfatı 'lâikçiler' veya daha doğru bir deyimle 'demokrasi içermeyen kendi gizli ajandalarını lâiklik bahanesiyle ülkeye dayatanlar' olarak anlaşılmak şartıyla...
Batılı ülkelerin hiçbirinde lâiklik demokrasiye bir alternatif veya biri diğerini yok edici olarak görülmüyor. Lâikliğin demokrasi için 'vazgeçilmez şart' olduğu bir kent efsanesi; tersi daha çok geçerli: Lâikliğin sağlıklı uygulandığı ülkeler hep demokrasiyle yönetilenler... Lâiklik bizde anlaşılanın tersine, insanları değil devleti din konusunda belli sınırlar içine çekmeyi sağlıyor. Bireyler dine dayalı esaslarla yönetilme beklentilerini lâik devlete teslim ederek devletin dindarların dini hayatına saygılı olması uygulamasını elde ediyorlar...
Demokrasi verilip karşılığında lâiklik alınmıyor, alış-veriş 'din' konusunda ve bundan elde edilen bireysel kazanç da özgürlükler oluyor. Demokrasiyi daha da pekiştiren özgürlükler...
Ülkemizdeki son siyasi gelişmeler herkese bir şey öğretiyor, ancak olan-bitenden kısa sürede alınan en keskin sonuç, Türkiye'yi yakından izleyen yabancıların hayli uzun zamandan beri oynanan maskeli balonun artık farkına varması... Batı basınında çıkan yazılar satır aralarına da dikkat edilerek okunduğunda, "Bizi daha fazla aldatamazsınız" mesajı çok açık alınabiliyor.
Yabancıların verdiği bu mesajı bugün almakta zorlananlar yarın daha da büyük hayal kırıklıklıklarına uğramayı göze almak zorunda kalabilirler
Kaynak: Yeni Şafak