İnsanı hayvanlardan ayıran en belirgin özelliği; geçmişi unutmaması ve geleceği düşünerek yaşamasıdır.
Dünle bugün arasında bağlantı kurmak ve gelecek için planlar yapabilme özelliği sadece insana özgüdür.
Sadece anın tadını çıkarmak ve içgüdülerle bir hayat sürmek, aklı ve muhakeme kabiliyeti olan insanı atıl iki ayaklı bir varlığa dönüştürür.
Tarih bilinci de bu yüzden insana özgü bir özellik ve güzelliktir. Ancak, tabii ki bu bilince varabilmek için millet olarak 23 gün olarak tespit edilen hafıza süremizi uzatmak için gayret göstermemiz de elzemdir.
Osmanlı denildiğinde hepimizin övgüyle bahsettiği en önemli tarihi hadise de, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethidir. Bu fethin gerisindeki sırları aralayan kitaplar soluk soluğa okuduğum kitaplar arasındadır.
Fatih Sultan Mehmet’in bilmediğimiz yönlerine ışık tutan Mustafa Armağan’ın kaleme aldığı “Ufukların Sultanı” adlı kitap da; dünden bugüne siyasi çağrışımlar yaratan ve bilmediğimiz tarihi detayları öğrenip, anlama fırsatı sunan bir kitap
Fatih’in 21 yaşında böyle büyük bir fethe kalkışmasının altında büyük bir iktidar mücadelesinin yattığını görüyoruz. Bu iktidar kavgasının altında Fatih’i destekleyen devşirme kökenli Zağanos Paşa ile onun karşısında yer alan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa var. Fatih Çandarlı Halil Paşa ve adamlarına karşı büyük bir iktidar mücadelesi veriyor.
“Ya İstanbul beni alacak! Ya ben İstanbul’u” sözleri bizzat Fatih’in söylediği bir söz.
Bugünün siyasi gündeminde Sayın Abdullah Gül bu cümleyi kursaydı İstanbul yerine hangi kelime en uygun düşerdi acaba, sizin zekânıza ve hayal gücünüze güvenerek o cümleyi yazmaya gerek görmüyorum.
II. Mehmet’in 72 adet gemiyi uzunluklarını kılı kılına hesap ederek haliç üzerine kızaklarla indirmesi, askerin geçebileceği bir köprü olarak inşa edişi bir mecburiyetin ve varoluş mücadelesinin bir sonucu aslında. İstanbul daha önce 29 kere değişik milletler tarafından başarısızlıklarla sonuçlanan kuşatmalarla karşılaşıyor. 29 Mayıs 1453’de Doğu Roma İmparatorluğu’na son veren, yeni bir çağ açan bu fetih, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in methettiği kumandana II. Mehmet’ e nasip oluyor. Dünyaya şanını duyuran II. Mehmet Fatih unvanını alarak Fatih Sultan Mehmet oluyor.
İktidar çoğu zaman imkânsızı zorlayarak elde tutulabilir. Kimsenin o ana kadar yapamadığını ve yapmaya cesaret edemediğini yapmaya cesaret ederek elde edilebilir. Fatih işte bu imkânsız görüneni yaparak iktidarını kuvvetlendirdi... İktidarı hak ettiğini başarısıyla kanıtladı ve büyük bir lider olduğunu gösterdi.
Bugünün siyasi liderlerinin bu tarihi olaydan alması gereken büyük dersler olduğunu düşünüyorum.
İktidar hak edilmeli, hak edişin en büyük göstergesi de somut başarılar kazanmakla sağlanabilir. Yapılamayanları yapma cesareti gösterebilmek, tabularla milleti çeşitli fobilere sürükleyenlerin karşısında dik durmayı becerebilmek ve bu dik duruşu somut ve hak edilmiş başarılarla perçinlemekle mümkün olabilir.