WikiLeaks' Erdoğan'a bir komplo mu?

Şamil Tayyar, Ergenekon belgelerinin kamuoyuna ulaşmasında katkısı olan meslektaşlarımızdan. Bu yüzden de (tıpkı Taraf gazetesi yazarları gibi) mahkemelerle başı belada. Tayyar’ın araştırmaya ve enformasyona dayalı yazılarını her zaman merakla okurum.

WikiLeaks belgelerinin ortalığa dökülmesi üzerine yaptığı bir tahlile kafam takıldı. Tahlil şöyle: “CHP’deki lider değişiminin yaşandığı günlerde, asıl hedefin AK Parti olduğunu ve Erdoğan’ı tasfiye etmek istediklerini dile getirdiğimde gülenler, yeni gelişmeler karşısında dudaklarını büzüştürmesinler. İşte WikiLeaks hamlesi. 2003, 2007 ve 2009’da iktidar partisini darbeyle deviremediler, şimdi Balyoz ve Ergenekon’u aklayıp WikiLeaks enstrümanını kullanmak istiyorlar. Eğer Türkiye’de bir iktidar değişikliği olacaksa, buna karar verecek olan halktır, uluslararası komplocular ve onların yurtiçindeki uzantıları değil.”

Tayyar’ın, “Türkiye’deki iktidar değişikliğine karar verecek olan halktır” ifadesine tamamen katıldığımı belirtmeme bilmem gerek var mı? İç ve dış güçlerin keyiflerine göre hükümet değiştirebildikleri dönemlerin artık kapandıklarına inanmak isteyenlerdenim. Buna karşın, Tayyar’ın CHP’deki lider değişiminden yola çıkarak yaptığı ‘kurgu’yu aşırı komplocu bulduğumu belirtmeliyim.

Suni müdahaleler
Baykal kasetinin bir komplo olduğuna şüphe yok. Ancak bu kaset, Baykal’ın ‘siyasetten çekilme’sinin gerçek nedenini oluşturmuyor. Baykal, siyasi olarak ömrünü tamamlamış, miadı dolmuş bir politikanın temsilcisiydi. Objektif olarak bitmişti. Bu nedenle bir ‘sübjektif hamle’ iktidarını bir anda yitirmesine yetti. Kaset olmasaydı, bir başka gelişme Baykal’ın sonunu getirecekti. ‘Tarihi’ olarak bitmiş olduğu için, tamamen egemen olduğu bir parti örgütü onu bir günde terk edebildi.Gelelim Başbakan Erdoğan’a: Erdoğan, İslamcı geleneğin devrini tamamlamış liderinin çizdiği dar kalıpları kırarak siyasi başarıya ulaştı. Gerçekten de yeni bir şeyleri temsil ediyordu. Dünyadaki değişim isteğiyle ve Türkiye’deki değişim potansiyeliyle paralel hareket edebildiği için toplumun önemli bir kesiminin desteğini kazandığını, yaptıklarını onaylamayanların önemli bir bölümü bile kabul ediyor.Siyasette ‘suni’ müdahaleler, toplumsal ve tarihi ihtiyaçlarla birleştikleri, yani gerçek bir zeminleri olduğu oranda sonuç verebilir. AK Parti’yi iktidardan düşürmek için içeriden ve dışarıdan etkili bir müdahale yapmanın, bir komplo üretmenin koşullarının bulunduğu bir dönemde değiliz. Nitekim bu tür girişimler olduğu da ortaya çıktı.

Bu nedenle, WikiLeaks belgeleri ve CHP’deki lider değişiminden yola çıkıp AK Parti’ye yönelik komplo analizleri yapmanın günümüz gerçekçiliğine pek denk gelmediğini söyleyebiliriz. 

Siyaseten anlaşılır
Belgelerdeki bazı iddiaların sağlam temellere dayanmadığı kısa sürede anlaşıldı. Gerçeklik ihtimali bulunanlarsa elbette tartışılmalı. AK Parti’nin bazı yöneticilerinin belgeleri yorumlarken komplodan söz etmelerini siyaseten anlayabilsem de bunun gerçekçi bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

Şunu gözden kaçırmamalı: Belgelerin çıkmasından en çok ABD Dışişleri’nin sıkıntı duyduğu açık. Tablonun ABD’ye prestij kazandırmadığı ortada.
Sonuç olarak, son gelişmelerin en önemli boyutunun ‘şeffaflaşma’ olduğunu düşünmeyi sürdürüyorum. Gizli kapaklı, gerçek yerine dedikodulara dayalı birçok belge güneş ışığında şimdiden soldu bile.

Gerçek olanların ise siyasette yol açabileceği temizlenmeyi küçümsememek gerek.

Kaynak: Radikal