Yeni Şafak'ı eskiden beri takip eden okuyucularımız hatırlayacaktır; 1995-96 yıllarında gazetemizin arka sayfasında American Muslims For Jerusalem (Kudüs Davası'na Sahip Çıkan Amerikalı Müslümanlar) diye bir sivil inisiyatif grubunun faaliyetlerinden sıkça bahsederdik.
Bu grup, bütün Müslümanları, uluslararası hukuka aykırı olarak Batı Şeria'da kurulan bir Yahudi yerleşim biriminde şube açtığı için Burger King'i boykot etmeye çağırmıştı.
Kampanya çok başarılı oldu.
Konu, Arap Birliği'nin gündemine de taşındı.
Boykottan etkilenen ve Arap Birliği'nin muhtemel inisiyatifiyle altından kalkamayacağı bir zarara uğrayabileceğini hesap eden Burger King, mezkûr şubesini kapatarak Müslümanlardan özür diledi.
Bu görkemli sivil inisiyatif zaferinden sonra, American Muslims For Jerısalem'in daha büyük bir iştiyakla yeni kampanyalara soyunmasını bekledik, fakat onlardan bir daha ses çıkmadı.
Geçenlerde ABD'li bir Müslüman'a sordum:
“American Muslims For Jerusalem'i bilir misin?”
“Tabii ki bilirim” dedi; “Ben o grubun kurucuları arasındaydım.”
- Peki ne oldu o grup?
- Burger King melesinden sonra dağıldı.
- Allah Allah. Niye ki?
- Önde gelen Yahudi kuruluşları New York'ta bir toplantı yaptılar. “Burger King'e geri adım attırarak İsrail'in işgal politikasına darbe vuran bu adamlara iyi bir ders vermezsek, Müslüman sivil inisiyatifin önünü alamayız” dediler. Hükümeti göreve çağırmaya karar verdiler.
- Sonra?
- Yazıhanemize FBI ajanları geldi. “Faaliyetlerinizi durdurun, grubu dağıtın, bir daha da ortalıkta görünmeyin. Yoksa bir yolunu bulup hepinizi terörist diye içeri tıkarız” dediler. Gizli Delil Yasası'na dayanarak başımıza bir çorap örerler diye korktuk ve dağıldık.
* * *
ABD'li Müslümanlar seçimlerde genellikle Demokratik Parti'li adayları desteklerdi.
2000 yılında bu gelenek bozuldu.
Müslümanlar neredeyse blok halinde Cumhuriyetçi başkan adayı George W. Bush'a oy verdi.
Bush, başkan olduğu takdirde, rejimin hazzetmediği kimseleri somut bir gerekçe göstermeden (sadece “ulusal güvenliğe karşı bir tehdit söz konusu” diyerek) hapse tıkmaya imkân tanıyan ve aralarında Cezayir İslami Selamet Cephesi yöneticisi Enver Haddam'ın da bulunduğu pek çok Müslüman'ı mağdur eden Gizli Delil Yasası'nı kaldıracağını taahhüt etmişti.
Bush Müslümanların oylarıyla başkan seçildi ama bu yasa tabii ki kalkmadı.
Bilakis; 11 Eylül dopingi sayesinde Müslümanlara yönelik hukuki (!) ve keyfi baskılar iyice arttı.
Öyle ki, saldırıya uğrayan Filistinlilerin nefsi müdafaa hakkından söz eden akademisyenler üniversiteden atılabiliyor ve hatta tutuklanabiliyor (bkz. Prof. Dr. Sami Uryan hadisesi).
Kelimenin tam anlamıyla bir diktatörlük hüküm sürüyor ABD'de.
İnsanları iliklerine kadar korkutan, sindiren bir diktatörlük.
ABD'de yaşayan bir arkadaşım anlatıyor:
“Trafik kazası yapmıştım. Önemli bir şey değildi, ama çok tedirgin oldum. Polisi beklerken 'Acaba beni Guantanamo esir kampına götürürler mi?' diye düşünmeden edemedim. ABD'de Müslüman'sanız, başınıza her an bir çorap örülebilir.”
* * *
İstanbul'u ziyaret eden ABD'li bir Müslüman aydınla mülakat yapmak istedim; ülkesine döndüğünde sorunlarla karşılaşabileceğini söyleyerek talebimi geri çevirdi…
Hey gidinin “özgürlükler ülkesi”!
Bir zamanlar Sovyet aydınlarında gördüğümüz tedirginliği şimdi ABD vatandaşı Müslüman aydınlarda görüyoruz!
ABD Senatosu'nun aldığı son karar, bu tedirginliğe ivme kazandıracaktır.
Senato diyor ki: “Terörle mücadele amacıyla, telefon ve elektronik haberleşmeler mahkeme kararı olmaksızın istihbarat kuruluşlarınca izlenebilir.”
Türkçesi: “Allah diyeni takibe alın!”
* * *
Gizli Delil Yasası'nı kaldırarak Müslümanların üzerindeki baskıyı hafifletecek diye Bush'u seçen ve yağmurdan kaçarken doluya tutulan ABD'li kardeşlerimiz çoktan Demokratlar'a döndüler, ama doğrusu onlardan da fazla umutları yok.
Değil mi ki Demokratik Parti'li Hillary Clinton, seçim kampanyasında Müslümanlardan aldığı birkaç bin dolarlık bağışı Siyonist lobinin tepkileri üzerine iade etmiş ve üzerine bulaşan lekeyi (!) temizlemek için Filistinli direnişçilere demediğini bırakmamıştı?
Müslüman seçmen, “Amerika çarkın yıkılsın!” deme noktasına gelmektedir ve bu hissiyatın ABD siyasetindeki yegâne temsilcisi Utopic Anarchist Party (Ütopik Anarşist Parti)'dir.
Mezkûr partinin programında şöyle bir madde var: “Amacımız, Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti'ni devirip yerine bir şey koymamaktır.”
“Müslüman oylar Ütopik Anarşist Parti'ye!” diyeceğiz, ama o parti -adı üstünde- ütopik.
Ne yazık.
Kaynak: Yeni Şafak