Ey Azîzan, daha önce de konuştuk, sözün özü budur. Muhammed'siz Sevgi iddiası yalandır. Okudum bildim deme/çok tâat kıldım deme/Eri hakk bilmez isen abes yere yelmektir. (boş yere çabalamak, koşuşturmak - Yunus). "Eri hak bilmek" demek, "insandan başka gerçek yoktur", "Tanrı'yı insan yaratmıştır" kuyusuna, şeytan tuzağına düşmek demek değildir. Gerçekler'in, Sadıklar'ın Hakk sırrını hamil olduklarını bilmek, Gerçekler'in demine hû! diyebilmek demektir. Sevgi'den Yüce Sevgili'ye ermek, Yüce Sevgili'den de Sevgi'nin sonsuz mertebelerine erme yolculuğuna başlamak demektir.
Bir zamanlar hiç değilse Benî İsrail nebilerinin velâyetlerinin hazzına varıp mahzûz olan Musevî ârifleri vardı. Ben de bir zamanlar İbn Meymûn'un (Maimonides) bunlardan olduğu zannında idim. Sonra bir sözünün naklini gördüm. Bu sözü "tahrif" yolu ile O'na atfedilip bağlanmadı ise, O'nun da maalesef "Çün okudun bilmezsin/ha bir kuru emekdir" gürûhundan olduğu sonucuna vardım. Günümüzde maalesef Musevî ârifi kalmadı, daha doğrusu, kalanlar çok az oldukları için gizlendiler. "Söyleyenler kendisin bilmez, bilenler söylemez/Cûylar (ırmaklar) kim vardılar deryâya, hâmûş oldular". Ey Azîzan, eşitsizlik ve zulüm perdesinden türkü tutturan, Sevgi'nin velâyeti râyihasını taşımayan bir kimse görürseniz, sakın O'na tâbi olmayın, isterse Amerika'nın cümle üniversitelerinden diplomalı olsun!
İsa ve Meryem velâyetinin kokusu yerine bir takım kerih kokuları geçiren hristiyanlar da, meselâ Fransa'da, Sarkozy'nin velâyetine tabi oldular. Sarkozy'nin de kimin velâyetine tâbi olduğunu görenler görüyor. İslâm'a karşı kurulan Şer İttifakı'na, Şer Koalisyonu'na "Sarko" da dahil olmuş. Washington'da bu "katılım" ilân edilmiş.
Müslüman cephesinde durum nasıl? "Garîb" ve "Ebu Garîb" cephesinde yeni bir şey yok. Hava gaflet bulutlarıyla kapalı. Arada da delâlet ve hatta hıyânet fırtınası görülebilir. Rahmet yelinin esmesi ve rahmet yağışının yağması için "velâyet"e ihtiyacımız var. (-Velâyet mi? O da ne?)
Bu arada Melik Abdullah som altından tahtıyla birlikte Ankara'ya gelmiş. İnşaallah doğru değildir. Bâtıl'ın velileri insana taht yapar, ne var ki baht yapamaz, kaldı ki tahtı da âriyet olarak verir. Taht'ın, Kürsî'nin Issı da Hayy ve Kayyûm olan Allah'dır O'ndan başka da ilâh yoktur Kürsîsi Semâvât'ı ve Arz'ı kapsamına alır. (Ayet-ul-Kürsî)
Ey Azîzan, som altından tahtın parıltısı gözümüzü almasın, "taht misali musallâ taşındaki bir namazlık saltanatımız" sonrasında ancak İlâhî Velâyet'in bize yararı olabilir.
Musevîler'in tüme çok yakın çoğunluğu'nun, Hristiyanlar'ın da çoğunluğunun olduğu gibi, biz de çoğunlukla "Muhammed'siz Muhabbet'den ne hâsıl?" sırrından gaafiliz. "Eri hak bilme" ve "Er gönlüne girme" sırrından gaafil olduğumuz için, görüyoruz ki iki yakamızı, meselâ bugünlerde olduğu gibi Diyarbakır yakamız ile Edirne yakamızı, velâyet düğmemiz koptuğundan, bir araya getirip düğmeleyemiyor, düğümleyemiyoruz. Kerpiç koyup kazana, poyraz ile kaynattım/Nedir diye sorana bandım verdim özünü! (Yunus) -Niçin böyle yapıyorsun Sayın vatandaş? Açıkça söylesene! ifade özgürlüğün güvenceye bağlanmış değil mi? -Münâfıklar elinden örttü ma'nâ yüzünü (Yunus).
Ey Azîzan, böyle giderse, yazılı sarf-u nahvi olmayan bir "kuş dili" icat edip ancak çok dar bir çerçevedeki hem-derdler ile bu kuş dilini konuşmaktan başka çare göremeyeceğiz. İmdi kerpiçi poyrazla kaynatmayı bırakalım ve açık konuşalım: Sevgi dinin özüdür. Sevgisiz din, kin yoluna, ihtiras, bencillik, zulüm yoluna çıkar. Bugün, din ehlinin gafleti yüzünden, kin ehli yine Arz'a hâkim olmuştur. Kin ehlinden vefa ummak, ağudan şifa ummak gibidir. Kin ehli; gönüllerinde, Allah'ın velâyetine düşmandır. Allah'ın velâyeti; Yüce Sevgili Mişkât'ından ışır ve o Mişkât'daki Misbah'dan ışır. (Nûr Âyeti). Misbah'ı çevreleyen ve inci parlaklığında yıldız gibi olan "sırça" da Fâtıma'nın simgesidir. Fâtıma, Babası'nın can parçası ve Meryem İsa'ya ne menzilede ise Babası'na da o menzilededir, Ümmü Ebiha'dır. (Babasının annesi)
Mevlânâ, Allah'ın bu velîlerini kasdederek "hâl-i pâkân-râ kıyâs ez-hod meg-gîr!" (pâklerin halini kendi haline kıyas etme) diyor. Kur'an-ı Kerîm sağlam halatının (Habl-ul-metîn) ucuna, tutunmamız kolay olsun diye, Ondört Ma'sûm-i pâk'in Sağlam Halkası (Urvet-ul-Vuskaa) eklenmiştir. Bunu ben uydurmuyorum, İlâhî Sevgi bağlantısına nail olabilmemiz için Resûl-i Ekrem (S.A.) ve Kurbâ (Yakınları) sevgisine sahip olmamız gerektiğini Kur'an-ı Kerîm söylüyor. Ey Azîzan, Vedûd'un en büyük nimeti olan Velâyet ve Evliya'ya meveddetden mahrum ve gaafil kalmayalım. Allah'a emanet olunuz.