Bu ay, İtalyan işgaline karşı Libya direnişinin lideri Ömer Muhtar’ın İtalyanlar tarafından idam edilmesinin 88. seneidevriyesi.
Şair Ahmed Şevki Muhtar’a ithaf ettiği methiyesinde, Muhtar’ın şehadetinin Libyalıları ilelebet hürriyetlerinin peşinde koşmaya sevk edeceğini ve onun kanının işgalci ile işgale uğrayanın uzlaşmasına her daim köstek olacağını tahmin etmişti.
Ömer Muhtar 73 yaşında İtalyanlara esir düştükten sonra gizlice yargılanıp idam edildi. İsimsiz bir mezara defnedildi, başına da bir İtalyan asker nöbetçi dikildi.
Zalimler fikirlerden ve o fikirlere inanan erkek ve kadınlardan korkarlar. Velev ki zayıf olsunlar, yaşlı olsunlar canlı veya ölü olsunlar, fark etmez.
İçinde bulunduğumuz eylül ayı Mısırlı Muhammed Mehdi Akif’in de ölümüne şahitlik etti. Akif, eski bir milletvekili ve Müslüman Kardeşlerin yedinci rehberliği vazifesini ifa etmişti.
Onun liderliğinde İhvan 2004 yılında Mısır’daki ilk kapsamlı reform programını başlatmış, bir yıl sonra da İhvan’ı 2011 Devrimi öncesindeki en büyük seçim zaferine ulaştırmıştı.
Ürdün’deki “the Royal Islamic Center for Strategic Studies” isimli kuruluşun 2009 yılında yayınladığı dünyanın en etkili 500 Müslümanı listesinde Akif 12. sırada yer almıştı.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te devrilmesinden takiben 85 yaşında tutuklanıp sayısı 40 binleri bulan diğer siyasi mahkumlar gibi acımasız şartlar altında hapis tutuldu.
Ailesinin dediğine göre geçen yıl kanser teşhisi konulan Akif, kötüleşen sağlığına rağmen kimseyle görüştürülmeden tutukluluğu devam etti.
Akif, İhvan’ın mürşitliğine ikinci kez aday gösterilmeyi reddedip koltuğunu 2010’daki seçimden sonra Muhammed Bedi’ye devretmesi nedeniyle sıkça övülen biriydi. Her kesimden İslamcının kendisine yakın gördüğü ender isimlerden de birisi olarak hayatını noktaladı.
Akif’in son dört yılda mahkemedeki arz-ı endam edişleri akıllara esaret altındaki Ömer Muhtar’ı getirdi aslında: beyaz saçlı, sarındığı beyaz abasıyla yaşlı ve bitkin; buna rağmen kalabalık bir polis refakatiyle etrafı sarılı bir adam.
Ömer Muhtar’ın İtalyanları titretmesi gibi Akif de Kahire’deki zorba Mısır rejimini korkutmuşa benziyor. Dört yıldır süren arkasında on binlerce siyasi mahkum ve sürgünden mürekkep mağdurlar bırakan ve cephanesinde yargısız infaz gibi, sistematik işkence gibi silahlar barındıran bir zorba imparatorluğu…
Tüm bu baskı ve kontrole rağmen rejim makamları 89 yaşındaki yaşlı bir adamın cenazesinin cuma günü kaldırılmasına müsaade etmediler. Sadece yakın aile fertlerinin katılmasına izin verildi ve cenazesinin defni Akif’in vefatından yalnızca birkaç saat içinde yapıldı.
Akif’in çilesi ve ölümü Mısırlılara ve Avrupalıları rahatsız edecek soruları da beraberinde getirdi. Ahmed Şevki’nin Ömer Muhtar’ı müthiş belagatiyle sitayiş ettikten sonraki 85 yılda Mısırlılara ne oldu böyle?
Şevki’nin şiirlerini hala unutulmaz kılıp Ömer Muhtar’ın şehadetini böylesine ilham verici bir hatıraya dönüştüren o hürriyet nutukları nereye kayboldu?
Akif’in affedilmesi yönünde tekrarlanan bildik yumuşak çağrılardan başka bir şey olmadı. Dört yıl süren insafsız esareti boyunca tek bir batılı hükümet bile kendisinin bu vaziyetine karşı çıkan veya tahliyesini talep eden bir bildiri yayınlamadı.
Akif, gülünç Mısır adaletine rağmen ocak 2016 tarihinde tüm suçlamalardan beraat etmiş ancak buna rağmen ölümüne kadar 20 ay daha hapis tutulmuştu.
Akif her ne kadar Mısır’daki en yaşlı mahkum idiyse de, yaşı veya sağlığı itibariyle olsun kendisiyle benzer şartlar altında olanlar var. Sürmekte olan mahkumiyetleri, Mısır rejiminin ilkelerinden taviz vermeyen erkek ve kadınlardan ne kadar korktuğunun delaletidir.
Bağımsız yargı hareketinin önde gelen isimlerinden hakim Mahmud Hudeyri’nin kötüleşen sağlığı ve ileri yaşına rağmen mahkumiyeti sürüyor.
Mısır’daki insan hakları ihlallerine dünyanın sessiz kalışı Akif ve Hudeyri ile de sınırlı değil. İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) geçtiğimiz günlerde Mısır makamlarının işlediği suçları rapor halinde sundu.
Mısır rejiminin yaptığı bu zulümlerin insanları daha da radikalize ettiğini görmek pek de zor değil.
Batılı demokratik hükümetler bu umursamaz tavırlarının doğacak riskleri marjinal seviyede olacağını, bir diktatörlüğü kucaklamanın getireceği kazançları ise daha cazip farz etmiş görünüyor.
Mısır rejimin yıkılması pek muhtemel gözükmüyor. Yıkılsa bile yerine gelecek olanlar da “uluslararası kamuoyunun” desteğini almak için yalvaracaktır.
Bahsettiğimiz, gencecik insanları mahkemeye çıkarmak yerine katletmeyi tercih eden, yaşlı bir kadıncağızı kendisinden çok daha yaşlı babasını sindirmek için tek kişilik hücrede tutan, yargıyı tümüyle ele geçiren, toplu infaz hükümleri veren; Donald Trump’a "iyilik” olsun diye bir aktivisti serbest bırakıp on binlercesini mahkum tutan bir rejim.
Bu rejim, iktidarının gayet kırılgan olduğunun farkında olup her günün de son günü olabileceğinden korkuyor.
Son birkaç yılda olup bitenler Ortadoğu’daki halkları değiştirdi. Mısır’da, Libya’da, Suriye’de ve Yemen’de eski alışkanlıklar pek tutmadı. Şayet, zalimlere değil de mazlumların üzerine bahis oynayacağımız bir zaman varsa o da şu andır.
Kaynak: middleeasteye
Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan