Üzüntü ve sevinç bir arada

Antalya'da üniversite kampusü içerisinde meydana gelen olaylar ve ardından yaşananlar, Türkiye için, biri üzülmeyi biri de sevinmeyi gerektirecek iki önemli haberi içinde barındırıyor.

Üzülmemiz gereken haber, üniversitelerimizin istendiğinde kolayca karıştırılabilecek bir durumda oluşudur. Üniversite alanına dışarıdan gelen ve öğrenci olmayan tipler de olaylara karıştı, ama gerçek yine de değişmiyor: Yurtlarda kalan, kampus alanında bulunan öğrencilerin birbirine girmesi için basit bir bahane yetiyor. Karşısındakine insafsızca saldıranların büyük bölümü üniversite öğrencisiydi Antalya'da.

Yine de sevinelim: Güvenlik güçleri, yaşı müsait olanlara 12 Eylül öncesi günleri hatırlatan üniversite olaylarının hemen üzerine gidip failleri derhal tespit edebildi. Olaya karışan sanıkların büyük bölümü kısa sürede saklandıkları yerlerde bulundu ve gözaltına alındı. Suça göz yumulmaması, suçlulara göz açtırılmaması suçun tekrarını önleyecek önemli bir yeni durum.

Anlaşılıyor ki, Türkiye, ülkeyi karıştırmak için pusuda bekleyenlerin niyetlerini kursaklarında bırakacak olgunluğa ve kararlılığa sahip bugün.

Eş zamanlı olarak ortaya çıkan başka gelişmeler de 'üzüntü-sevinç' denklemini bozmayacak gibi. Türkiye'nin pek çok yerinde birilerinin otomatik silâhlar, çeşitli patlayıcılar ile bombalar gizlediği anlaşılıyor; ancak buna üzülmenin âlemi yok, çünkü sonuçta bugüne kadar 50'nin üzerinde silâh depolandığı yerlerde veya elden çıkartılmak istenirken bulunup derdest edilebildi.

Nokta dergisinde yayımlanan 'darbe günlükleri' hemen herkesi şaşkınlığa sürüklemişti; derginin yayınının sahipleri tarafından durdurulmasına ve yayın sorumluları hakkında dava açılmasına üzülmüştük. Şimdi ne oldu? Mahkeme yayıncıları beraat ettirerek günlüklerle ilgili yayınların doğruluğunu kabul etti. Bundan bir adım ötesinin de gerçekleşmesini bekleyebiliriz: 'Darbe günlükleri'nde ülkeyi maceralara sürükleyebilecek hazırlıklar içerisinde bulundukları kayda geçirilmiş kişilerin yargı önüne getirilmesi...

Geçmişte iftiraya uğramış meslektaşlarından "Hainleri tanıyınız" diye söz eden gazetecilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda insanı andıçlayan yeni bir belge ortaya çıktı. Yeni 'andıç', belgeyi hazırlayanların, ülkemizin vergi rekortmeni önemli işadamlarını da 'tehdit' olarak gördüklerini açığa vuruyor. Bu tür belgeler ancak yıllar sonra, iş işten geçince ortalığa dökülürdü. Yeni 'andıç' üzerinde dumanı tütecek kadar yeni.

Bu kadar olayın birbiri ardına meydana gelmesi hepimizin kafasını karıştırıyor elbette. Teröre bu denli açık bir ülke oluşumuz, her köşede saklanan silâh ve mühimmat korkutucu; yanlış işler yapanları ifşa eden yayınlar hakkında dava açılması, ya da işadamları ve gazetecilerin 'andıç' belgeleriyle suçlanması da ürkütücü; üzülmeyi getirecek yanlışlıklar bütün bunlar...

Ancak, işte görüyoruz, suç yapanın yanına kâr kalmıyor artık; gizli kalacağı sanılan darbe hazırlıkları, fişlemeler uzun ömürlü olamıyor, gerçek hemen belli ediyor kendini. Vaktiyle 'vatan evlâdı' diye sırtı sıvazlanan kışkırtıcı ajanlar, tetikçiler de himaye görmüyorlar. Ülkede kaos ortamı oluşturma peşinde olanların işi hayli zor artık. Bu durumda sevinebiliriz elbette.

Türkiye bir süreden beri bağırsaklarını temizleme ameliyesine sahne oluyor. Gladio'nun günümüzdeki kalıntıları tek tek ortaya çıkartılıyor. Olumlu gelişmeleri durdurmak için artık ya daha büyük risklerin göze alınması gerekiyor ya da önemli kurumların itibarlarını yerle bir etmeyi göze almak... Bu yanlışlıklar da bir nokta gelecek ve duracak. Bundan kaçış yok.

Üzüntü ve sevinç birbiriyle akrabadır zaten; bugünün Türkiye'si bu gerçeği doğru zamanda öğreniyor işte.

Kaynak: Yeni Şafak