Doğrusu gazetecilik açısından 2009'da dolu dolu bir yıl geçirdim. Defalarca Diyarbakır'a gitme imkanım oldu. Aynı şekilde G.Antep'e, Urfa'ya, Adıyaman'a, Mardin'e, Batman'a, Şırnak'a, Nusaybin'e gittim. Yediğim muhteşem yemekleri, kebapları, katmerleri, künefeleri bir kenara bırakırsak, bölgede neler olduğunu, insanların neler hissettiğini bizzat görme şansım oldu.
Dahası, Erbil'e, Kerkük'e, Süleymaniye'ye gittim. Yönetenlerden yönetilenlere kadar herkesle oturup konuştum. Zaman zaman tansiyonu yüksek sohbetlerimiz oldu. Dehşetli sıcak altında Erbil'de içtiğimiz kavun sularını ise hala unutamadım.
Kuzey Irak'a 1996'dan beri gidip geliyorum. Her defasında onları Türkiye'ye daha yakınlaşmış buluyorum. Bizde üretilen saçma sapan tezlerin aksine insanlar saatlerini Ankara'ya bakarak ayarlama konusunda inanılmaz istekli. Aynı isteği ve manzarayı
Gürcistan'da gördüğümü de unutmadan ekleyeyim.
***
Eh, zaten İslamcı, Kürtçü, Liboş ve de Fetullahçısın, senden de oralara gitmen beklenirdi diyenler hiç heveslenmesin. 2009'da yine pek çoğu birden fazla olmak üzere Konya'ya, Samsun'a, Kırşehir'e, Eskişehir'e, Kocaeli'ye, Antalya'ya, İzmir'e, Afyon'a, Adana'ya, Mersin'e, Hatay'a gittim. Ben konuştum onlar dinledi; onlar şikayet etti, eleştirdi, ben dinledim.
Ülkenin dört bir yanında açılımın etkilerini, yankılarını, korkularını, endişelerini, bekletilerini bire bir izleme ve okuyucuyla paylaşma fırsatım oldu.
Bu ülkede olup biteni şaşırtıcı bir dikkatle takip eden, oluk oluk akıtılan 'kirli bilgi'lere rağmen sağduyusunu koruyan milyonlarca insan var. Onların derinliği ve kavrayışı önünde bir kez daha hayranlığımı ifade etmek istiyorum. Dünyanın hangi ülkesinde oradan buradan her türlü kışkırtmaya, yalan
yanlış ve de köpürtülmüş haberlere, siyasetin ağır ve suçlayıcı diline rağmen insanlar barış içinde yaşamayı başarabilir. Bunun her türlü takdrin ötesinde olduğunu düşünüyorum.
***
Bu kadarı beni kesmedi elbette. 2009'da bir de Polis Akademisi'nde düzenlenen 'Kürt Çalıştayı'na katıldım. Pek çok değerli uzman, akademisyen ve gazeteciyle birlikte.
Bu toplantı sonrasında çok tartışıldı. Hatta bir muhalefet partisi lideri eliyle '12 kötü adam' namıyla hedefleştirildi. Yetmedi, yargı üzerinden sıkıştırılmak istendi.
Bunlar da yetmemiş olacak ki, açılım konusunda olumlu görüş sahibi olan kesimler bile 'Kürt Çalıştayı'nı eleştirmeye başladı. Hatta, bu tür toplantılara daha yaşlı ve tecrübeli isimlerle başlamanın doğru olduğunu düşünenler çıktı. Elbette, mesela Kurtlar Vadisi'nin meşhur 'ihtiyarlar'ıyla başlasak
olur muydu? Fakat hay Allah, ihtiyarların başındaki gizemli adam oturmuş Abdüley'le çorba içiyor! Bitmiş bir karizmadan bize fayda yok!
***
Hele yılın son günlerinde AK Parti'den bir Ankara milletvekilinin açılımla ve çalıştayla ilgili eleştirileri vardı ki, gülelim mi, ağlayalım mı, bilemedik doğrusu. Demiş ki bu milletvekili, 'Görüşü belli olan gazetecileri bir araya toplamak yanlıştı'.
İnsaf. Öncelikle oraya gelenlerin yarısı akademisyendi. Hadi onu geçtik, 'görüşü belli gazeteciler' de ne demek! Toplantıda birbirine taban tabana zıt görüşler ifade edildi, tartışmalar yaşandı. Belki milletvekilimizin anlamakta zorlanacağı bölüm şurası; bunları birbirimizi suçlamadan ve dinleyerek yaptık.
Onun gibi düşünenlere kötü bir haberim var. 2010'da açılım süreci devam edecek.
Tekrar hepinize güzel bir yıl diliyorum.
Kaynak: Star