Utanç verici bir sessizlik

Müsamahasızlığın, yazarlara ölüm tehdidinde bulunma, romanların yakılması ve vandalistlerin resimleri bozması şeklindeki teatral gösterilerine alıştık. Ancak asıl tehlike bu durumun, muhalifleri sindirmeye yönelik metotların alacağı daha sinsi şekillerin üzerini örtmesidir.

 

Kolej ve Üniversiteler Birliği, İsrail üniversiteleri ile olan bağları boykot etmekle ilgili öneriyi illegal ilan ederek kendi himayesi altındaki konuyla ilgili tartışmaların da "kanunsuz" olduğunu ileri sürdü. Geçen haftanın meşru fikrinden hareketle (ayrıntıları sır içinde saklı kalan) birliğin liderliği özetle "hem İsrail hem de Filistin'den organizasyonların meşru temsilcileri"nin katıldığı açık tartışmaları iptal etti. Dikkatli bir şekilde dengelenmiş tartışmalar birliğin kendisi tarafından tartışmalı konuyu ele almak için "hassas bir temel" olarak tarif edilmişti. Durum böyleyken, İsrail devletinin Filistinlilere reva gördüğü insan hakları ihlallerini lanetlerken bir boykotun ahlaki ve stratejik meziyetlerini sorgulayan birçoğumuz tarafından desteklendiler. Şu an sorunla ilgili bütün uğraşlar askıya alınmış durumdadır.

 

Bazıları, daha iyi ücret için yapılan geçen seneki hareketin alçaltıcı sonucundan sonra bu huysuz birliğin iç sorunlara odaklanmasının daha iyi olacağını savunuyor. Ancak akademisyenler en temel entelektüel değer olan tartışmayı zayıflatmaya yönelik bu korkunç girişimi görmezden gelemezler. Görünüşe göre demokratik bir bağlam içinde bir sorunu ve olası bir çözümü tartışmak "kanunsuz" olabiliyor. Burma'ya uygulanan ekonomik yaptırımlarla ilgili tartışmalar illegal mi? Hamas'ın hâkimiyetindeki Gazze'ye uygulanan yaptırımlara ne demeli? İnsan haklarına yönelik böylesine açık bir saldırının, ilmi düşüncelerinden dolayı baskıya maruz kalan üyelerinin haklarını koruması beklenen organizasyondan gelmesi tam bir komedidir.

 

Hareket, akademik özgürlüğün doğal karşılanamayacağı bir zamanda geliyor. ABD'de, bu akademiyanın içinden ve dışından giderek artan bir saldırının altındadır. Hatta ifade özgürlüğü, gerektiğinde şiddet kullanılarak dünyaya yayılması gereken büyük batılı bir değer olarak teşvik edilirken bile aşılamaz iki tabu tarafından sınırlandırılmaktadır: bu iki tabu; anti-Amerikancılık, İsrail devleti ve onun Filistin'i işgalinin eleştirilmesidir. Campus Watch gibi örgütler akademisyenlerin yazdıklarını ve öğrettiklerini izliyor, kara listeler derliyor ve özgür ifadeyi destekledikleri şeklindeki iddialarının tersine tartışmayı durdurmaya girişiyorlar. Anti-semitizmle suçlanan ve sonrasında aklanan Columbia Üniversitesi'nin Ortadoğu uzmanı Joseph Massad, açık sözlü Michigan profesörü Juan Cole ve imtiyazları reddedilen ve DePaul Universitesi dış baskı altında kaldıktan sonra istifaya zorlanan Norman Finkelstein'ın aralarında olduğu saygın ilim adamları saldırılarla yüz yüze kaldılar. Son günlerde başpiskopos Desmond Tutu İsrail/Filistin sorununa yönelik duruşundan dolayı Minnesota'daki Aziz Thomas Üniversitesi tarafından üniversiteye girişi yasaklandı.

Muhalif Yahudi akademisyenlerin kendileri de Prof. Stephen Walt ve Prof. John Mearsheimer'in "İsrail lobisi" olarak adlandırdıkları odağın hedefleri durumundadırlar. Kesinlikle Amerikan karşıtı olmayan bu yazarlar sadece ABD-İsrail ilişkileri üzerine tartışma açmaya girişmelerinden dolayı baskı altına alınıyorlar.

 

Amerika ve diğer batılı devletler tarafından ifade özgürlüğü medeni üstünlüğün görüntüsü olarak methedilmesine rağmen, pratikte ifade özgürlüğü akademik bütünlük ve protokolün açık ihlalleri tarafından zayıflatılmaktadır. Beyaz bir Amerikalı ve Avrupalı devlet başkanının hatta Putin gibi bir baskıcının Columbia Üniversitesi rektörü Lee Bollinger'in İran devlet başkanı Mahmud Ahmedinecad'ı "küçük ve acımasız bir diktatör" olarak tanıttığı gibi tarif etmek imkânsızdır. Aynı Bollinger, Massad ve diğer ilim adamları soruşturmaya tabi tutulduklarında başkandı. Seçilmiş bir lideri sadece, misafir konuşma şansını elde etmeden önce "entelektüel cesaretten" yoksun olarak onu zayıflatmak için üniversitende konuşmaya davet etmenin hiçbir mazereti yoktur. Bu bir dümendir.

 

Tartışmalı bir boykotla ilgili KÜB liderliğinin yaptığı yapıcı tartışma çağrısı da bir dümendir. Ne yazık ki İsrail lobisinin üyeleri olan insanlar—aralarında İsrail politikalarını anti-semitizm (eğer bu yahudi entellektüellerden gelse de aldırmayın) olarak ilan etmede hızlı davranan Harvard avukatı Alan Dershowitz'inde olduğu—sadece Filistinlilerin eleştirilmelerine izin vererek   tartışmaları engellemede başarılı oldular. Filistin meselesine tek yapıcı çözüm sessizlik midir?

 

Yazarlar ve entelektüellerin; İran, Zimbabwe, Burma, Guantánamo veya Güney Afrika nerede olursa olsun insan hakları ve özgürlük ihlallerini eleştirmeleri ahlaki bir zorunluluktur. Filistin'in askeri işgali istisna olmamalıdır. Boykotla ilgili görüşleri ne olursa olsun akademisyenler, konuşma ve tartışma özgürlüklerini savunması beklenen bir kurumda tartışmayı sindirmeye yönelen böylesi inatçı istisnacılığa izin vermemelidirler.

 

 

 

Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.