Umudumuz Normalleşme

Kısır çekişmelerin biteceği umuduyla yeni bir döneme giriyoruz.

Cumhurbaşkanlığı makamıyla, Başbakanlık makamıyla ve devletin tepesindeki tüm etkin ve yetkin kurumlarıyla genel bir normalleşme ve uyum sürecinin yaşanması en büyük dileğimiz...

İngiltere’de bulunduğum öğrencilik dönemimde şuna çok şaşırmıştım!

İngiliz halkının siyasetten uzak ve dingin hayat tarzı ilk dikkatimi çeken hususlardan biri olmuştu.

Kimse siyaset konuşmuyordu.

Herkes, hayatın ve şartların kendisine biçtiği rolü  benimsemiş bir haleti ruhiye içinde kendi mesleği ne ise onu icra ederek yaşamını idame ettirme  gayretindeydi.

Bir ülkedeki kurum ve kuralların yerleşmiş olması , normalleşmenin ne derece  var olduğuyla çok ilgiliydi .

Batının eleştirilmesi  gereken çok büyük handikapları elbette ki var...

Ancak, herkesin kendi işini yaptığı, siyasetin bir rant ve mevki alanı olmaktan öte bir hizmet alanı olarak telakki edildiği, başarısız  olanın kendi iradesiyle çekilmeyi bildiği,  insanlarının bireysel sorumluluk bilinci içinde  yasalara saygılı ve kurallara uygun davranmada daha mahir olduklarını da  söylemek gerekir.

Bir şehirde, bireyin yaşam tarzına, kılık kıyafetine, düşünce, ifade ve inanma hürriyetine müdahale yoksa,  çöpler zamanında toplanıyorsa, sular akıyorsa, ulaşım problemi yer altı ağlarıyla çözülmüşse , güvenlik ve asayiş huzurla yaşamaya elverişli ise ...

O şehrin insanları neden  sürekli siyasetle yatıp siyasetle kalksınlar ki...

Siyasi sorumluluk bilinciyle çalışan idarecilerin varlığına duydukları güvenle...

Sadece kendi işlerini yapmaya konsantre olurlar.

Marangoz daha güzel ahşap maslar dolaplar yapmakla, bahçıvan daha güzel çiçekler yetiştirmekle, bilgisayar mühendisi daha  üstün teknoloji de programlar geliştirmekle uğraşır.

Yani herkes kendi işini yapar.

Bizim insanımızın kıvrak zekası , üstün manevi derinliği ve bu referanstan beslenen cömertlik,fedakarlık, hatır gönül bilen ahlaki tutumu, hiçbir milletle mukayese  edilemeyecek kadar güzel ve üstün meziyetlerdir.

Bu meziyetleri  barındıran bir toplumun siyasi ve iktisadi tekamülünün eksik kalmış olma nedenlerini mutlaka sorgulamak gerekir.

Ancak, gündeminde sürekli siyasi krizler barındıran  bir ülkede , normalleşme denilen mefhumun tadını  dahi bilmeyen bir vatandaşın,  sadece kendi işine kilitlenerek yaşamasını beklemek neredeye imkansız.

Nasıl ki, her bitki kendisine uygun iklim ve çevre koşulları içinde büyür ve gelişirse...

Toplumu oluşturan bireylerin de üretkenliğinin, iktisadi ve sosyal koşullarının iyileşmesi de ancak siyasi normalleşmeyle sağlanabilir.

İşte hepimizin özlediği  ve tadına varmak istediği bu siyasi normalleşmedir.

İnsanımızın en çok hasretini çektiği;

İçerde körüklenen ayrışma ve çekişmelerden uzak...

Halk egemenliğine dayalı olarak işlerlik kazanmış demokratik sistemin tüm kurum ve kurallarıyla yerleştiği...

Barış ve huzurun egemen olduğu...

Bir ülkede sadece kendi mütevazı işiyle uğraşarak yaşamak.