Ümide hak kazanma aşaması

...Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Ancak kafirler O'nun rahmetinden ümit keser.
(Yusuf-87)

Yaşadığımız çağı isimlendirmede bile zorluk çekiyoruz. Ortaya farklı adlandırmaların çıkması tam da içinde bulunduğumuz çağın karakterini ortaya koyuyor. İletişim Çağı, Bilgi Çağı, Küresel Çağ vb. isimlendirmeler, Postmodern adlandırmanın izafiyeti merkeze alan tutumuyla uygunluk arz ediyor.

Tanımlamaların bileşkesini anlamaya çalıştığımızda, Hakikatsiz Çağ adlandırmasının en isabetli tespit olduğu anlaşılır. Sözün fiilden böylesine uzaklaştığı ve insanı harekete geçiren etkenlerin dünya merkezli hale geldiği bir başka devir var mı?

Korkunun evrensellik kazandığı, insanın insandan ve ürünlerinden tedirgin olduğu, tarihte kayıtlı değil. Kaos içinde, kendini ürettiği kargaşaya teslim eden insanın beklentisi, üretiminin dışına çıkamıyor.

Kaosun bulanık mantık üzerinden bir çıkış yolu bulacağına olan inanç, insanı her yönüyle azaltmaya duran küresel makinadan medet ummaya itiyor. Modern dönem, yanlış da olsa bir hakikat referansını gerekli görüyordu. Hakikat üzerinden tartışmayı merkeze alan anlama çabası bu sayede ortaya çıkıyordu.

Postmodern anlayış, hakikate bağlılığı zihinsel özgürlük açsından yük olarak telakki edince, bulanıklığın bireye sunduğu kişiye has mutluluk vaatlerini merkeze aldı. Bireyin pratik yoldan varacağı hedef de bundan başkası değildi. Kaosun karmaşık, acı veren, beklentiye dönük yapısı gelecek zaman üzerinden insanı nihilizme düçar etti. Düşünceyi devre dışına alan izafi bakış, eğlence üzerinden, evrensel kurguyla, yaygınlaşma fırsatı elde etmiş oldu. "Güzel günler ilerde" vurgusuyla küresel beklenti, değişik alanlara taşındı.

Kaosun boyutlarını tanımlamanın imkansız olduğu günümüz dünyasında, herşeyin bir zaman sonra zıddına döndüğünü görmek mümkün.

Gelinen aşama, gövdesiz savaşçıların algı oluşturmadan ateşli silahlara kadar çok boyutlu bir savaşı, flu kimlik adına, fark ettirmeden gönüllü oluşturarak başardıkların görmek acıklı bir durum.

Müslüman kimliğin yarılması da bu kargaşadan nasibini alıyor.

Denebilir ki bu durumun, en vahşi tüketicisi Müslümanlar.

İnançla sözün, beyanla eylemin arası açılmaya devam ediyor. Halbuki kaostan çıkma imkanına sahip olan sadece Müslümanlar.

Tevhid, insanları bir merkez üzerinden birbirine, kopmaz bir bağla bağlayıp sorumlu kılarken, toplumsal vasatı, aynı bütünleyici değerlerle ihata etme avantajı, kendiliğinden hasıl olur. İman, ahiret ile dünya arasında dengeyi kurarken, söz ile eylem arasında, düşünce ile düş arasında kopmaz geçişkenlikler imkanı bahşeder.

Müslümanın dünyaya sirayetini amacından kopuk algılayamayız. Umran, müminin kimseye zarar vermemek kaydıyla, arzda ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptığı işler, inşa ettiği kurumlarla hayatı kolaylaştırma çabasıdır.

Dünyaya tesir etme, kainatla çelişki kabul etmemeli. Havanın, suyun, toprağın maslahatı korunurken, insan merkeze alınma durumundadır. Başkasına zarar veren iş ve gelişmeler daha zihin aşamasında tadil edilmeye muhtaçtır.

İslam, dünyayı merkeze alan bir anlayış yerine, dünyayı kontrol eden ve onun kullanış koordinatlarını veren Hakikat söyleminin adıdır.

Hakikatten beslenme imkanı, bu sayede, büyük bir avantaj bahsi olarak karşımıza çıkar.

"Kitap"lı olmak, çok büyük bir imkana sahip olmaktır. Yanılmaz, sarsılmaz söyleme haiz olmak, aynı zamanda, varlık ve bilgi problemi yaşamadan büyük bir özgüvenle hayata yön verme sorumluluğuna sahip olmak demektir.

Dengenin, ahengin kaosa kurban edildiği zaman diliminde, imkanını kavramak için önce uydu olmaktan, zihinsel kölelikten kurtulup özgüvene kavuşmak gerekir.

Yaşamın bütün koordinatları elinde olan, önce insanı; insanlığı düşmüş olduğu bu karalık kuyudan çıkarmaya çalışır.

Bunun için elinde yeterli imkan var, fakat kendi bilmiyor.

Müslüman öncelikle, Allah'ın rızasını talep eden, onu her şeyin üzerinde tutan insandır. O'nun rızasını referans alarak hayatını kurar.

Ve hiç bir zaman yalnız değildir.

Her daim ümit içindedir.

En karanlık günde, kuyuların dibinde bile ümit kesmez, kesemez.

Öyleyse, düşmanın silah tüketimini birbirimiz üzerinde hızlandırdığımız bu günlerin de geçeceğini düşünmek için, kendimizi, O'nun rızası doğrultusunda, değiştirmeye bakalım.