Birleşik Krallık ve koalisyona katılan diğer milletlerden gönderilen uçak ve gemiler, BM Güvenlik Konseyi'nin 1973 No'lu kararında da öngörüldüğü üzere, Libya'daki sivil nüfusu korumayı amaçlayan uluslararası operasyonun bir parçası olarak Libya ve civarında faaliyete geçmiş durumda.Bu yapılması gereken, yasal ve doğru bir operasyondu. Gerekliydi, çünkü diğerleriyle birlikte, Kaddafi'nin kendi halkına karşı askerî şiddete başvurmasını engellemeye çalışmalıyız. Yasaldı, çünkü arkamızda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin desteği bulunuyor. Ve doğruydu çünkü bu diktatör kendi insanlarını öldürürken bir kenara çekilip durmamamız gerektiğine inanıyorum. Arap Ligi, OIC ve daha birçok organizasyon da aynı fikirde.
BM Güvenlik Konseyi'nin kararı kapsam açısından sınırlıdır ve askerî müdahalenin neyi amaçlamadığına netlik kazandırmamız gerek. Her şeyden önce askerî müdahale, rejim değişikliğini amaçlamıyor. Ya da nedeni petrol politikaları değil. Libya'yı farklı bölgelere bölmek için tasarlanmış bir operasyon da değil. Kesinlikle dinle hiçbir alakası yok. Ve Libya topraklarının işgaliyle sonuçlanmayacak.
Pekiyi öyleyse biz ne yapıyoruz?
Biz, bize yapılan bir yardım çağrısına cevap veriyoruz. Bir diktatör, sırf kendilerini yönetmesini reddettikleri ve onlardan esirgediği demokratik haklarını talep ettikleri için kendi insanlarını katlederken uluslararası toplum bir kenara çekilip olup bitene seyirci kalamaz. BM Güvenlik Konseyi kararı işte bu yüzden var ve kuvvetlerimizin eylem içinde olmasının nedeni de bu.
Askeri müdahalenin başından beri, Libya hava sahasında uçuşa yasak bir bölge etkin bir şekilde oluşturulmuş ve bu da Bingazi'deki sivil halkın kanlı bir şekilde katledilmesini engellemiştir. Ve biz, bu insanların imdadına son anda yetiştik: eldeki tüm verilere göre katliam gerçekleşmek üzereydi.
Sonrasında neler olacak?
Uçuşa kapalı bölgeyi sürdürüp sivil nüfusu korumaya devam edeceğiz. Bu makaleyi yazdığım saatlerde, Kaddafi, kuvvetleri sivil halka yönelik daha başka müdahaleler yapmaları için toparlamaya devam ediyor.
Onu durdurmaya kararlıyız. Kaddafi'nin başlatmak istediğini söylediği, sivillere yönelik saldırılara göz yumamayız.
Hiçbir askerî müdahale risksiz değildir. Tabii ki sivillerin bu müdahaleden zarar görmesini engellemek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Biz, Libya halkına saldırmıyoruz. Biz, savunmasız bir sivil halkı savunmaya çalışıyoruz. Bunu yapabilmek için de bazen Kaddafi'nin kara kuvvetleri arasında sivilleri tehdit edenlere saldırmamız gerekiyor. Fakat sivil halktan kayıpları en aza indirebilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Askeri müdahale sırasında, Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) pilotları, tespit edilen askerî hedeflere yakın menzilde sivillerin bulunduğunu gördüklerinde eylemlerini durdurmuştur.
Libya'daki kriz boyunca Türkiye, aralarında Birleşik Krallık'ın da bulunduğu pek çok yabancı ülke vatandaşının Libya'dan tahliyesine yardımcı olmak da dâhil, önemli bir rol oynadı. Türk hükümeti, Kaddafi'den görevinden istifa ederek Libya halkının iradesine kulak vermesini istedi. Türkiye, Libya'ya yardım gönderdi. Ve Türkiye'nin beş gemi ve bir denizaltı ile NATO'nun Kaddafi rejimine karşı koymuş olduğu silah ambargosuna destek vermeyi kabul etmiş olmasından da büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu, Libya'daki sivil halkın korunmasına yardımcı olacak, cömert ve memnuniyetle karşılanan bir katkı. Gerek ikili ilişkiler gerekse NATO düzeyinde Türkiye ile yakın çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Ve tabii ki Libya halkının saldırılara karşı korunması amacını benimsemiş olan bölgedeki diğer ülkelerle birlikte çalışıyor da olacağız. Britanya hükümeti, Libya ile ilgili olarak önümüzdeki süreci görüşmek üzere 29 Mart Salı günü Londra'da bir konferans düzenleyecek. Bu toplantının amacı, BM Güvenlik Konseyi kararlarının tüm yönleriyle uygulanmasına yönelik bir durum değerlendirmesi yapmak; Libya'daki durumu görüşmek ve sivil nüfusa yönelik saldırıların durdurulup sivil nüfusun korunmasını sağlarken onların daha iyi bir gelecek isteklerini yerine getirmek de dâhil olmak üzere, müttefik ve ortaklarımızla Libya halkına nasıl yardımcı olabileceğimizi araştırmak olacak. Bölge içinde ve dışında pek çok hükümetin ve uluslararası kuruluşun da üstleneceği üzere, Türkiye de bu görüşmelerde önemli bir rol üstlenecek.
Ayrıca, Libyalı sivillerin güvenliklerinin sağlanmasına yönelik BM Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasını desteklerken, uluslararası sistemin, bunun sonrasında sağlanacak barışa istikrar kazandırılmasını da planlaması önemli. Bu, zarar gören altyapının hızla tamir edilmesini, sağlık ve eğitim gibi önemli hizmetlerin devamlılığının sağlanmasını, güvenlik sektörünün reforme edilmesini ve seçimlere açık ve şeffaf bir siyasi süreç oluşturulmasını kapsayabilir. Tüm bunlar zaman alacaktır ve bunlar için uluslararası ortamda yürütülen bir çaba gerekmektedir. Britanya bu alanda üzerine düşeni yapacaktır. Türkiye'nin de üzerine düşen kilit rolü üstleneceğini biliyorum.
Libya halkı, Arap dünyası ve daha geniş kapsamıyla bölge, katliamın önlenmesi için bir eylem çağrısında bulundu. Uluslararası toplum da cevap verdi. Ve bunu yapmakta da haklıydık. Libyalıların kendi geleceklerine kendilerinin karar verebilmesini sağlayabilmek için masum canları korumaya devam edeceğiz.
Kaynak: Zaman