Dünya son birkaç günde, bir yandan uluslararası sularda işlenen İsrail suçuna karşı görülmemiş bir oybirliğine sahne olurken, diğer yandan İran’a karşı çıkarılan yeni BM Güvenlik Konseyi yaptırımları konusunda daha da ileri bir oybirliği söz konusuydu. Her iki durumda da tansiyonu düşürmeye çalışanlar olduğu gibi, abartmaya ve büyütmeye çalışanlar da vardı.
İsrail bağlamında, ABD müttefikini rahatsız etmekten çekindi. Oysa Washington’ın İsrail’e yönelik tutumunda olumlu bir zayıflama başgöstermişti. Özgürlük filosunu tarihin başlangıcı
olarak gören Araplar çoğalırken, İsrail de durumu kendisine karşı saldırı olarak tasvir etti. İran bağlamındaysa, Rusya ve Çin yaptırım kararına katılırken, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad yaptırımların ‘kuruş kadar değerinin olmadığı’nı söyledi. Ayrıca İsrailli yetkililer de yaptırımların ‘ilk adım’ olması gerektiğini dile getirdi.
Sanki uluslararası bakış açısı
Gazze’deki İsrail ablukasına düzeltmeler dayatılmasını yeğliyor, muhtemel siyasi ve diplomatik kapılar açılıyor. Özetle, İsrail’in ve İran’ın politikalarının reddedilmesi yönünde ortak görüş söz konusu. Türkiye de mevcut demagojiden uzak duruyor. Atatürkçü-İslamcı, NATO üyesi ve Osmanlıcı Türkiye, hem Araplarla Müslümanların, hem de Batılıların gözünde güçlenmesini garanti eden bu siyasi durakta durabiliyor. Bu durak kendisine, İsrail ve İran’la daha iyi rekabet etme şartlarını imkânı sağlıyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Türk tutumuna şu açıdan yaklaşması bunun kanıtı: “Ankara’nın üyeliğini kabul etmeyen AB Türkiye’deki son değişimlerde büyük sorumluluk taşıyor.”
Türkiye’nin çabasının, Avrupa, ABD ve Arapların İsrail ve İran’ın küstahlıklarına nokta koyma çabasına eklenmesi, hem Araplar ve Türkler, hem de bölgenin güvenliği için yararlı. Bu bağlamda kendilerine daha büyük roller atfedilen şu üç gücün sesini çıkarması gerekiyor: Filistin Yönetimi, İran’daki muhalefet ve İsrail’deki barış hareketi. Zira Türkiye’den ve başka yerlerden gelen olumlu veya olumsuz gürültünün benzerlerini çok gördük. Sadece gürültü, nihayetinde toz bulutundan ibaret. (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 12 Haziran 2010)
Kaynak: Radikal