Eski Lübnan başbakanı Refik el Hariri'nin 2005'te suikast sonucu öldürülmesini soruşturmak üzere bu hafta özel bir BM mahkemesinin açılması, uluslararası adalet açısından refah ve bolluk dönemini ortaya koyan son işaretlerden biriydi.
Ekonomiler resesyonda olabilir; paralar çatır çatır yenmiş olabir; ama avukatlar ve savcılar küresel cezalandırmada yükselen bir piyasanın tadını çıkarıyor. Phnom Penh'den Beyrut'a feryat yükseliyor: İşte yargıç geliyor.Uluslararası cezai adaletin uygulanmasını amaçlayan modern sistem 1993'te BM Güvenlik Konseyi'nce Lahey'de eski Yugoslavya için suç mahkemesinin kurulmasını bir başlangıç noktası olarak alır. Bunu, 1994 Ruanda soykırımını soruşturmakla görevli benzer bir mahkeme takip etmiştir. O zamandan beri Sierra Leone ve Kamboçya için BM destekli özel ya da melez mahkemeler oluşturuldu ve Doğu Timor'la Irak'ta benzer mahkemelerin kurulması için baskı yapıldı.
Beşir en ihtiraslı karar olacak
ABD hariç, Britanya dahil 108 devletin kurucu anlaşmasına imza koyduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), 2002'den beri artan bir biçimde öncü rolü oynuyor. ICC halihazırda kuzey Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Darfur'da işlendiği iddia edilen soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçları soruşturmanın peşinde.
Şimdiye kadar bu hızla genişleyen yasal aygıtın ağına düşen en önemli figür, mahkemesi tamamlanmadan ölen eski Yugoslavya devlet başkanı Slobodan Miloşeviç oldu. Şu an eski Liberya devlet başkanı Charles Taylor, Sierra Leone'de savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle Lahey'de yargılanıyor. Taylor suçlamaları reddediyor. Geçen hafta Freetown'da oturumu yapılan özel mahkeme, 1991-2002 iç savaşındaki rolleri nedeniyle üç gerilla liderini mahkum etti.
ICC'nin en ihtiraslı adımını çarşamba günü, Darfur'da işlediği suçlar gerekçesiyle Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir hakkında tutuklama emri çıkararak atması muhtemel. Bu gerçekleşirse, Beşir görevde olduğu sırada aleyhinde dava açılan ilk devlet başkanı olacak. Beşir suçlamaları reddetti. ICC'ye taraf olmayan Sudan hükümeti, Beşir'in teslim edilmeyeceğini söylüyor. Bu ayrıca diğer Sudanlı ve Sudanlı olmayan sanıklar için de geçerli. Beşir davası, ICC ve uluslararası cezai adalet için dönüm noktası olmakla birlikte, küresel sorumluluğu güçlendirme girişimlerinde karşılaşılan pek çok çözülmemiş sorunu da gözler önüne seriyor. Bunlardan biri merkezi mesele olan siyasi destek.
Yugoslavya ve Ruanda mahkemeleri eski başsavcılarından Richard Goldstone, soykırım önleme örgütü Aegis Trust'ın yeni bir raporunun önsözünde, "Uluslararası mahkemelerin tıpkı diğer uluslararası kurumlar gibi işlevlerini yerine getirebilmeleri için devletlerin işbirliği gerekiyor... Siyasi irade yoksa çökerler" diyor. Bush yönetimi sırasında 'ICC'yi daha doğarken boğmaya' çalışmış ABD'nin eğiliminde olumlu bir değişim gözlemlediğini söyleyen Goldstone, bilhassa 'Amerikan çıkarlarıyla uygun alanlarda savcıları destekleme yönündeki' son Amerikan önerisine dikkat çekiyor. ABD dış politikası uzmanı Profesör Scott Lucas da hemfikir. Öngörülebilir gelecekte örgüte herhangi bir katılma durumu muhtemel görünmese de, Obama yönetiminin ICC'yle işbirliğine daha teşne olacağını ifade ediyor.
Ancak Goldstone, Afrika ülkelerinin karışık bir sicile sahip olduğu uyarısını da yapıyor. Senegal, eski Çad diktatörü Hissene Habre'nin yargılanması talebini yerine getirmedi; ve Afrika Birliği desteğini çoktan Beşir'e verdi. Sadece bir Arap ülkesi - Ürdün - ICC anlaşmasını onayladı. ABD, Çin, Hindistan ve Rusya üye değil. Bunlar mahkemenin siyasi alandaki nüfuzunu baltalama amaçlı girişimler.
Aegis Trust örgütünden Nick Donovan, son yıllarda uluslararası hukukun, yani anlaşmaların, duruşmaların, konvansiyonların ve mahkemelerin 'mimari yapısını' geliştirmek yönünde başarılı bir çaba ortaya konulduğunu söylüyor ve ekliyor: "Bunun aksine, askerleri ve yargıçları eğitmek, polisiye çalışma, tutuklama ve yasaların uygulanması gibi pek revaçta olmayan ve derine inmeyi gerektiren görevler görmezden gelindi. Sonuç makul biçimde kapsamlı bir uluslararası ceza kanunları grubu, oluşmaya başlayan bir mahkeme ve duruşmalar sistemi, ama nispeten daha az mahkûmiyet."Uluslararası ceza kanununun yersiz, uygulanamaz ve istenmeyen bir şey olduğu yönünde Amerikalı sağcı milliyetçilerin yaydığı sav bugünlerde pek işitilmiyor. Ama sistem gelişecekse, 'aranıyor ilanları'nın yeterli olmadığı muhakkak. Mahkemeler de eninde sonunda yargılayacağı insanları yakalamak zorunda.
Tarih adaletin tarafında
Aegis'in raporu bu yönde birkaç adımı tartışıyor. Bunlar, soykırım ve insanlığa karşı suçlara ilişkin kanunların yenilerinin çıkarılması ya da bunların kuvvetlendirilmesi, genişletilmiş ulusal yargılama yetkisi, geçmişe yönelik eylem, artırılmış mali destek ve tutuklamaları sağlama almak için müdahaleci, fiziksel gücün kullanılması yönünde uluslararası toplum tarafından daha fazla istekliliği içeriyor.
Bunlar ciddi sorunlar. Önemli ülkeler karşı çıkarken ya da en azından uluslararası adaletin yönetimi konusunda bölünmüşken - ve ICC, ABD ve Britanya'nın Irak'taki ya da İsrail'in Gazze'deki eylemleri gibi meselelere eğilmekten kaçındığı sürece - ulusüstü adli gücün genişlemesi ve amacına ulaşması muhtemel değil.
Yine de, son eğilimler, zamanın ve tarihin adalet isteyenlerin tarafında olduğu
izlenimini uyandırıyor. (2 Mart 2009)
Kaynak: Radikal