Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, devlet destekli üretim yapan Uzak Doğu ülkelerinden gelen standart dışı ürünlerin, Türkiye iç pazarında haksız rekabete neden olduğunu açıkladı. Yayan, dünyada korumacılığın arttığı bir dönemde Türkiye'nin, bu koruma duvarlarının dışında kaldığını ifade etti.
Yayan, "ABD, Avrupa Birliği (AB) ve birçok ülkenin korumacılık duvarını aşamayan Çin, Rusya, Hindistan ve bazı Uzak Doğu ülkelerinin ülkemize ihracatlarında yaşanan artışlar, Türkiye'nin 60 milyon tonluk üretim kapasitesinin büyük bölümünün atıl kalmasına yol açmış bulunmaktadır." dedi.
DEVLET DESTEKLİ ÜRETİM, YERLİ ÜRETİCİYİ ZORLUYOR
Asya ülkelerinde demir-çelik sanayisinin yoğun devlet desteğiyle ayakta kaldığını belirten Yayan, bu ürünlerin Türkiye pazarında maliyetin altında fiyatlarla satışa sunulduğunu söyledi.
Çin'den yapılan ithalatın 2020'den bu yana 10 kattan fazla arttığını ifade eden Yayan, ithalat nedeniyle kapasite kullanımının sınırlı kaldığını ve bu durumun yeni yatırımların ertelenmesine ya da iptaline neden olduğunu belirtti.
İthal ürünlerde kalite sürekliliği ve standartlarla ilgili sorunlar yaşandığını dile getiren Yayan, "Parti bazında farklılıklar ve sertifikasyon güvenilirliği, ithal ürünlerle ilgili en sık dile getirilen sorunlar arasında yer almaktadır." dedi.
Yayan, Türk çelik sektörünün ise kalite konusunda kendisini kanıtladığını ve 180 ülkeye ihracat yaptığını hatırlattı.
“ANTİDAMPİNG TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL”
Kibar Holding İcra Kurulu Başkanı Haluk Kayabaşı, dampingli ürünlerin yerli sanayiciyi olumsuz etkilediğini vurguladı.
Kayabaşı, "Çin ve Endonezya gibi ülkelerde devlet sübvansiyonlarıyla maliyetin altında fiyatlanan ürünler, Türkiye pazarında sürdürülemez bir rekabet ortamı yaratıyor." dedi. Antidamping vergisinin tek başına yeterli olmayacağını kaydeden Kayabaşı, menşe denetimlerinin etkin yapılması, kalite kontrollerinin artırılması ve kamu alımlarında yerli ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
Kayabaşı, ABD'nin son dönemde uygulamaya koyduğu antidamping ve gümrük vergilerini örnek göstererek Türkiye'nin de benzer politikalar uygulaması gerektiğini ifade etti.
PASLANMAZ ÇELİK STRATEJİK GÜVENLİK MESELESİ
Kayabaşı, paslanmaz çelik üretiminin Türkiye için stratejik bir konu olduğunun altını çizdi. "Posco Assan'ın 400 milyon dolarlık paslanmaz çelik yatırımı, ülkemiz için sadece bir üretim tesisi değil, aynı zamanda teknoloji transferi, istihdam ve katma değer anlamına gelmektedir." dedi.
Bu ürünlerin beyaz eşyadan savunma sanayisine kadar birçok sektörde temel girdi olduğunu belirten Kayabaşı, paslanmaz çeliğin yalnızca sanayi ürünü değil, stratejik güvenlik unsuru olduğunu söyledi.
“DAMPİNGLİ ÜRÜNLER KİRLİ ÜRETİMLE UCUZLUYOR”
Kayabaşı, dampingli ürünlerin verimlilik değil, yüksek karbon salınımlı ve çevreyi kirleten üretim yöntemleriyle ucuza mal edildiğini belirtti. Bu ürünlerin kısa vadede ucuz görünse de, orta vadede Türk sanayisine büyük zarar vereceğini ve uzun vadede Türkiye'yi stratejik alanlarda dışa bağımlı hale getireceğini ifade etti.
"TELAFİSİ İMKANSIZ TAHRİBATLAR OLUŞABİLİR"
Çolakoğlu Metalurji AŞ Genel Müdürü Uğur Dalbeler, kapasite kullanım oranının yüzde 75'in altına düşmesi halinde sektörün rekabet gücünü kaybedeceğini bildirdi.
Dalbeler, son iki yıldır yüzde 60'ın altında kapasiteyle çalıştıklarını belirterek, "Bu şartlarda iyileştirici yatırım mümkün olmadığı gibi, mevcut olanın korunması da imkansız hale gelmektedir." dedi.
Çelik sektörünün her yıl ciddi yatırım yapması gerektiğini vurgulayan Dalbeler, aksi halde sektörün telafisi mümkün olmayan tahribatlarla karşı karşıya kalabileceğini söyledi.
Dalbeler, "Çeliğiniz yoksa imalat sanayiniz olmaz, ihracat olmaz. Çelik, insanın dokunduğu her yerde en fazla kullanılan malzemedir. Bu sektörün sağlıklı büyümesi, ülke sanayisi için hayati önem taşır." diye konuştu.