Üç puanlık artış, Baykal CHP'si için başarı değildir!

29 Mart'ta millet oyuna sahip çıktı. Yüzde 84'lük katılım oranı, demokrasi açısından umut vericidir.
Ayrıca, seçmen bir yandan iktidar partisini ciddi biçimde uyarırken, aynı zamanda istikrarsızlık kapısını da açmadı.
Bu da olumlu bir nokta.
Ancak, bizim siyaset meydanında istikrar hâlâ kırılgan bir yapıya sahip.
Bunun değişik nedenleri arasında alternatifsizlik meselesinin payı elbette büyük.
Türkiye'nin muhalefet sorunu varlığını devam ettirdiği sürece de, bu ülkede gerçek istikrarı yakalamak ya da istikrarı kalıcı kılmak çok zordur.
Hatta uzak ihtimaldir.
Bu pencereden 29 Mart seçimlerine bakınca ne mi görülüyor?
AKP yıpranma sürecine girmiş durumda. Tayyip Erdoğan iniş eğrisi çizmeye başladı.
İktidar kanadı böyle.
Buna karşılık muhalefet kanadında henüz büyük bir kıpırdanma dikkati çekmiyor. Türkiye'nin alternatifsizlik sorununu yakın dönemde aşabileceğine dair güçlü sinyaller çıkmadı seçim sandığından.
Bir başka deyişle:
Baykal'ın CHP'si için "Başarılı bir seçim geçirdi" demek gerçekleri biraz fazla zorlamaktır.
Ana muhalefet partisinin oy oranını sadece üç puan arttırmış olması başarı değil, başarısızlıktır. Bunun sorumluluğu da en başta hiç kuşkusuz CHP lideri Baykal'ındır.
CHP 1993'den beri muhalefette.
Baykal bunca yıldır lider.
CHP'nin tek adamı!
Öyle ama onca yıldır da seçim kazanamadı Baykal. Hatta bir keresinde yüzde 10 barajına takılarak parlamento dışında kaldı CHP...
Artık Ecevit de yok.
İşsizlik patlamış durumda.
Yoksulluktu, yolsuzluktu, demokrasiydi, hukuktu, laiklikti, hayat tarzıydı, istemediğin kadar sorun elinin altında.
Kürt meselesi orada duruyor.
Tayyip Erdoğan'la partisi yedi yıldır yıpranıyor.
Bütün bunların karşılığında, bir ana muhalefet partisi için sadece üç puanlık bir oy artışı bir seçim başarısı sayılabilir mi?
Geçelim.
Ekonomik krizin işsizlikle vurduğu örneğin Kocaeli gibi, Bursa gibi, Denizli gibi, Gaziantep gibi Adana gibi yerlerde seçim kazanamıyorsun.
Güneydoğu'da hiç yoksun.
Üstelik bir de sosyal demokrat bir parti olduğunu iddia ediyorsun.
Bunca yıllık 'sosyal demokrat' bir partinin, muhalefetteyken seçim sandığından çıkarabildiği üç puanlık bir oy artışını kamuoyuna başarı diye satmaya kalkışması biraz ayıp kaçmıyor mu? 
Üstelik bu üç puanda, İstanbul'daki 'Kılıçdaroğlu faktörü'nün en az bir puanlık etkisi var.
Kılıçdaroğlu diyorum.
Çünkü bu faktör CHP geleceği açısından önem taşıyor. Önem taşıyor, zira CHP'nin kabuk değiştirmesi halinde, Türkiye de muhalefet sorununu, alternatifsizlik sorununu aşabilecek.
Böylece, siyasette taşlar daha yerli yerine oturabilecek ve Türkiye gerçekten istikrara kavuşabilecek.
İşte bunun içindir ki, 'Kılıçdaroğlu faktörü'nü önemsemek lazım.
CHP eğer yeni ve genç yüzlerle, yeni ve ciddi politikalarla, yeni bir söylemle kabuk değiştirebilirse...
Kendini gerçekten sosyal demokrat bir raya oturtabilirse...
Bunun için demokrasi ve hukuka ciddiyetle sahip çıkarken Avrupa Birliği yoluna içtenlikle asılırsa...
Darbe tertiplerine, muhtıralara kararlılıkla karşı çıkarken askerle arasına demokratik bir mesafe koyabilirse...
Ekonomik sorunlara ilişkin somut programlar geliştirirken, yoksulluk ve işsizlikle en iyi ben mücadele ederim güvenini telkin edebilirse...
Türkiye için çok iyi olur.
Ama yapabilir mi?
CHP kabuk değiştirebilir mi?
Belki daha doğru deyişle:
Bütün bu iyilikler Baykal'la olabilir mi?..
Bundan sonraki seçimin Baykal'ın deyişiyle bir 'değişim seçimi' olabilmesi için önce CHP'nin tepeden tırnağa bir 'değişim'den geçmesi gerekir.

Kaynak: Milliyet