Tzipi Livni'nin yumurta sepeti


 
 
Aylardan beri İsrail'in iç politikasında devam eden dramatik dönüşümler sonucunda, ülkenin diğer kurt politikacılarına nazaran daha deneyimsiz olmasına rağmen Kadima Partisi'nin Knesset içinde en fazla sandalye sayısına sahip olması nedeniyle Tzipi Livni'ye hükümeti kurma görevi verilmiştir.  
 
İsrail Devleti'nin kurulmasında son derece etkili bir rol üstlenen ve hem Araplara hem de İngilizlere yönelik kanlı eylemleriyle isim yapan "Irgun" gizli teşkilatının liderlerinden Eitan ve Sarah Livni'nin kızı olmasıyla medya nezdinde ün kazanmışsa da Tzipi Livni'nin yıldızının parlaması aslında kendisinin siyasi manevralarından ve geçmişinden değil, biraz şans biraz da rakiplerinin içinde bulunduğu çatışmalardan kaynaklanmıştır. Eski Başbakan Ariel Şaron'un Kadima içindeki güçlü rakiplerini devre dışı bırakmak üzere Livni'yi Adalet Bakanlığı'na getirmesi, akabinde geçtiğimiz ocak ayında Şaron'un beyin kanaması geçirip siyaset sahnesinden çekilmesi; yakın dostu Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'ın desteğini elde etmesi; fakat en önemlisi parti içindeki liderlik yarışında Şaul Mofaz'ın taraftarlarına yönelik medya baskısı bu önlenemez yükselişte son derece etkili olmuştur.

Livni'nin Büyük İsrail Devleti'nin kurulması ve yaşatılması hususunda çocukluğundan beri kesin bir aile ve çevre eğitimi almasına rağmen bu süreci önümüzdeki günlerde devam ettirip ettirmeyeceği ve daha gerçekçi bir politika izleyip izlemeyeceği büyük önem taşımaktadır. Kadima'nın yeni lideri İsrail iç politikası resmindeki en güçlü yeri almışsa da gençlik yıllarında içinde bulunduğu hareketli Mossad yılları ile İsrail'in gerek iç gerekse dış politikalarını daha realist ve siyasal yöntemlerle çözme seçenekleri ile karşı karşıyadır. Geçmişinde istihbarat, diplomasi ve hukuk tecrübesi bulunmasına rağmen Livni'nin asıl büyük zaafı askerî güvenlik ve ekonomi alanlarında tecrübesiz olmasıdır. Bu iki konu aslında bugün İsrail'in başını ağrıtan en önemli iki sorunu teşkil etmektedir. Livni, başbakanlık görevini devraldığında bu koltukta kalıcı olabilmek ve partisinin yüzde altılara kadar düşen kamuoyu desteğini düzeltebilmek için kendisini bekleyen aşağıdaki sorun ve meseleler konusunda dikkatli davranmak ve çözüme yönelik stratejiler ortaya koymak zorundadır. Şöyle ki:

Eski parti lideri Olmert'e yönelik yolsuzluk iddiaları nedeniyle büyük güç kaybeden Kadima'yı toparlamak ve partiye yeni bir imaj kazandırma çabası göstermelidir.

İkinci olarak rakibi Mofaz'ın seçim sonuçlanmadan Livni'nin galip ilan edildiği ve taraftarlarının bu şekilde seçim kuyruklarından ayrılmalarına neden olunduğu yönündeki iddiaları ile Dışişleri Bakanlığı ve parti içinde başkan yardımcılığının istemesi durumunda dengeleri gözetmesi şarttır. Dahası sabık lider Ehud Olmert'in de partiyi terk etmediği ve aklanıp tekrar siyasete döneceği açıklamaları karşısında parti içinde ortaya çıkan çekişmelere son vermelidir.

Yeni lideri bekleyen üçüncü husus muhalefetten gelen farklı söylem ve talepleri dikkate alarak ortak bir uzlaşı formülü bulma zorunluluğudur.

Dahası Livni, 2005 yılında Kadima üyelerinin Likud Partisi'nden ayrılmasında aktif rol alması nedeniyle kendisine karşı husumet içerisinde olan Benjamin Netanyahu'nun erken seçim kozunu kullanarak hem aralarındaki "kan davasının" intikamını almak hem de Kadima'yı siyaset sahnesinden silmek konusundaki planlarına karşı alternatif bir çözüm bulmalıdır.

Kadima lideri diğer koalisyon ortakları olan aşırı dinci "ŞAS" Partisi'nin Kudüs konusunda taviz verileceği yönündeki açıklamaları ile ilgili geri adım atılmasını istemesi ve "Evimiz İsrail" Partisi'nin erken seçime gidilmesinde ısrarlı olması karşısında, bu partilerin desteğini alabilmek için hem kendilerini tatmin edecek hem de kendisine karşı ortaya çıkabilecek muhtemel eleştirileri göğüsleyebileceği bir formül ortaya koymak zorundadır.

Bütün bu iç meselelerin ötesinde İran konusunda son derece sert açıklamalarda bulunan, Hamas'a yönelik olarak "her füzeye karşı on füze" ile cevap verileceğini beyan eden, Olmert'in çabalarıyla Suriye ile girilen müzakereleri desteklemeyen Livni'nin, başbakanlık makamına gelmesi sonrasında bu şahin politikaları sürdürüp sürdürmeyeceği son derece önemlidir.

Ülkenin müstakbel başbakanı, bütün bu sorunların yanı sıra Gürcistan savaşında yanlış ata oynayarak Rusya'nın yoğun tepkisine maruz kalması, AB ve ABD nezdinde itibar kaybetmesine neden olan politikalara son vermek ve en önemlisi Olmert'in ona bıraktığı en kötü miras olan yenilmez İsrail imajını yıkan 2006 Lübnan yenilgisinin izlerini silecek yeni açılımlar getirmek zorundadır.

Aslında Livni'nin karşı karşıya olduğu esas mesele Knesset çatısı altında bulunan 13 siyasi partinin liderleriyle görüşmesi ya da 61 milletvekilinin oyunu kazanarak güvenoyunu alarak hükümeti kurması değildir. Asıl sorun bu desteği sürdürebilmek ve ülkeyi gerek askerî gerek siyasî gerekse ekonomik anlamda içinde bulunduğu fırtınalı ortamdan bir an evvel çıkartmaktır. Kuşkusuz Livni hükümeti kurma konusunda başarılı olsa dahi başbakanlık sandalyesinden çok iç siyasette patlamaya hazır bir bombanın üzerine oturmuş gibi olacaktır. Bu bakımdan gemileri yakıp erken seçime gitmenin yalnız kendi kariyerini veya partiyi değil aynı zamanda ülkenin geleceğini de tehdit edeceğinin farkında olan Livni'nin düşüncesi böylesi bir alternatiften çok bir ulusal birlik hükümeti kurmak ve 2010'daki seçimlerin zamanında yapılmasını sağlamak olmalıdır. Livni'yle ilgili olarak hem ulusal hem uluslararası basında "pamuk prenses, demir leydi, İsrail'in ikinci Golda Meir'i" gibi sempati oluşturan unvanlar verilmiştir. Kuşkusuz Livni İsrail siyasetinin kandırılan kadın kurbanı imajı yerine bu unvanları tercih edecektir. Fakat her halükarda Livni'nin ikinci Golda Meir olmak için büyük riskler alması, Meir'in yönettiği dördüncü Arap-İsrail savaşının bir benzerini İran'la sıcak çatışmaya girerek tekrarlaması, dahası Mossad tecrübesinden gelen operasyonel faaliyetleri de yeniden hayata geçirmesi gerektiğinin farkındadır.
 

Kaynak: Zaman