Filistin meselesinin Türkiye’ye yansımalarından birisi Türk halkının İsrail’e mesafe koyması ve mazlum Filistinlileri desteklemesi olmuştur. Halbuki, İsrail Soğuk Savaş döneminde Türkiye’yi müttefiki olarak görmek istemiştir. Gizli ve açık ittifaklarla bu ilişki günümüze kadar gelmiştir. Lakin son dönemlerde kırılganlık arz etmiştir. Bir dönem Türkiye’nin tabularından birisi İsrail olmuştur. İsrail dokunulmaz bir dost olarak kabul edilmiştir. Basında ve yayında fark edilir bir biçimde İsrail ağırlığı daima hissedilmiştir. İsrail’e dokunanlar üstü kapalı bir biçimde tehdit edilmiştir. Bununla birlikte halkın vicdanı daima Filistinlilerin yanında olmuştur. İslami kesimin yazarları ve çizerleri de Filistin halkıyla dayanışma içinde olmuştur. Bu zaman zaman siyasi alana da yansımıştır. Dostluk İsrail’den Filistin tarafına doğru kaymasıyla birlikte İsrail yanlısı yazar ve çizerler buna bir kulp takmaya yeltenmişlerdir. Türk halkının İsrail’i sevmemesini bizatihi İsrail’in yaptıklarına değil de ikincil faktörlere bağlamışlardır. Türk halkının kandırıldığını demeye getirmişlerdir.
Türk halkı dışarıdan ve bilhassa Araplar tarafından etkilenmekte ve Arapların zaviyesinden bakan Türkler de Siyonistlere ekşimeye ve hatta düşmanca bir gözle bakmaya başlamışlardır. İsim vermek istemiyorum ama 1990’lı yıllarda İsrail’le sınırsız ilişkiyi savunan bazı kalemler Türkiye’de bir anti semitizm rüzgarı estiğini ve bunun kaynağının da Araplar olduğunu söylemeye başlamışlardır.
Halbuki halis Türk yazarlarından olan Cevat Rıfat Atilhan, Siyonizm konusunda cezri ve köklü yazılar yazan Abdullah Tell’den pek de geri kalmaz. Hatta Cevat Rifat Atilhan’ın şöhreti ülke sınırlarını aşmış ve bazı kitapları Arapça’ya da çevrilmiştir.
*
Siyonist tarihçiler ve yazarlar Türklerin Siyonizm konusunda Araplar tarafından kandırıldığını ve ayartıldığını söyleyerek Türklerin akıl sağlığıyla alay etmişlerdir. Bu iddia Türkleri reşit saymamaktır. Onlara göre, Türkler esasında nezih ve temiz insanlardır lakin Siyonizm konusunda başkaları tarafından kandırılmaktadır. Ben de Türklerin iyi niyetli olduklarına parmak basarım. Bu kadar kolay kandırılmaları da mümkündür. Lakin bunda Yahudilerin hiç mi payı ve rolü yok? Yıllar yılı Filistinlileri illallah dedirttiklerini bilmeyen mi kaldı? Ayrıca dünyada nüfuslarıyla mütenasip olmayan siyasi ağırlıkları da kimsenin dikkatinden kaçmamaktadır.
Organize Yahudi Henri Ford tarafından ‘beynenmilel Yahudi’ olarak anılmıştır. Şimdi beynenmilellik, küreselleşme olarak bilinmektedir. Bu durumda dünyada hegemonya kurmaları ve Filistin’de de mezalim yapmaları onlardan uzaklaşmalara ve haklarında nefret duyguları oluşmasına yol açtı. Yahudilerin sınırsız düşmanlıkları, karşı düşmanlık üretmiştir. Denildiği gibi şiddet şiddeti doğurduğu gibi nefret de nefreti doğurmaktadır.
*
İttihat ve Terakki ile birlikte Türkiye’de Siyonizmin ve Siyonistlerin rolü artıyor. Bunu ilk keşfedenlerden birisi Menar dergisi sahibi Reşit Rıza oluyor. İttihatçıları destekleyen Reşit Rıza İstanbul’a gelince durumu fark ediyor ( çakıyor) ve İttihatçıların Truva Atı gibi Siyonizme hami olduklarını görüyor. Bunu da dergisinde yazıyor. İttihatçı olmayan Türkler de ayın kanaati taşımaktadır. Yahudiler buna da bir kulp bulurlar ve Bernard Lewis ve yine Amerikalı Stanford Shaw o dönemde Yahudi aleyhtarlığını Batılı Hıristiyanlar ile yerli Hıristiyanların kışkırtmasına bağlamaktadır. Onlara göre Yahudilerin nefret celp eden gizli ajandaları yoktur. Aksine onlar ‘ zavallı’ Türklerin Hıristiyanların düşmanlığına tav olmuşlardır ( Marc David Baer/Selanikli Dönmeler, DK, 132). Demek ki anti semitizmi Türklere hep yabancılar öğretiyor. İlk önce anti semitizmi Türklere Batılılar ve yerli Hıristiyanlar öğretiyor. İkinci dönemde ise bu görevi Araplar üstleniyor ve üzerlerine alıyor. Türkler Yahudilere karşı masumiyetlerini işte böyle kaybediyorlar!