Türkler Ortadoğu'da ne yapıyor?

 
 
İslamcı köklere sahip' Türk liderlerin Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk için kendilerini adamalarını nasıl açıklayabiliriz? Acaba bu arabuluculuk Türkiye'nin Ortadoğu'ya dönüşü yolundaki ilk adım mı? Öncelikle belirtmek gerekir ki modern Türk devletinin 80 yıl önce kurulmasından bu yana -ellili yıllardaki kısa dönem dışında- böyle bir eğilim ilk defa yaşanıyor.  
 
Atatürk'ün ülkesi ilk defa Ortadoğu oyununa dalıyor. Tabii bunu iktidardaki AKP'nin 2002'de iktidara gelmesinden bu yana belirlediği ve şu üç noktayı -iç barış, bölgesel meşruluk ve Batı ile sağlam işbirliği- içeren açık bir strateji çerçevesinde yapıyor. Birinci nokta partinin Anadolu tepelerinde patlak veren Kürt sorununa Kürtleri 'dağ Türklerinden' ibaret gören ve Türk ulusal dokusu içine zorla entegre edilmeleri çağrısında bulunan Turancı çözümlerin aksine Kürtlerin bazı kültürel ve dil haklarını tanıyan İslami ilaçlarla çözüm bulmak için verdiği yoğun çabalarda kendini gösterdi. İkinci nokta yani bölgesel meşruluk Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin dış politikasının ekseni olarak sunduğu 'stratejik derinlik ilkesini' güçlendirmeye dayandı. Bu ilke Ankara'nın evrensel roller oynamak ve Avrupa üyeliği fırsatlarını güçlendirmek istediği takdirde Arap ve Müslüman Ortadoğu bölgesinde ve keza Hazar Kafkasya bölgesinde büyük rol oynaması, sözde değil özde bir şekilde Batı'nın Doğu köprüsü olması gerektiğini öngörüyor.

Bu yeni eğilim Ankara'nın -kısmen Turgut Özal dönemi hariç- yetmiş yıl boyunca Ortadoğu'ya yönelik uyguladığı 'olumsuz tarafsızlık' politikasını bırakıp 'olumlu müdahale' sayfası açmasını öngörüyor. Türk ordusu bu eğilimin sonuçlarını ve iç dengelerdeki yansımalarını dikkatle ve endişe ile bekliyor, ancak gözlemleyen ve bekleyen tek taraf değil. Ortada bu değişimi farklı şekillerde gözlemleyen başka aktörler de var. Örnek bağlamında İsrail, Ortadoğu'da yeni dengeli Türk rolünden pek memnun değil kesinlikle. İsrail, Ankara'dan tarihinin çoğunluğunda olduğu gibi Arap ve Müslüman ortak düşmanlara karşı saf ve güvenilir bir müttefik olmasını istiyor. Richard Perle ve Douglas Feith gibi Amerikalı yeni muhafazakârlar ve İsrailli Likutçuların yıllar önce belirlediği 'temiz kopukluk' belgesinin açıkladığı da bu. Bu belge Ortadoğu'yu kontrol altına alma ve bütün halklara güç yoluyla diz çöktürme amacı taşıyan bir İsrail-Türkiye-Ürdün paktı oluşturulması çağrısı yapmıştı.

Fakat şayet vaziyet böyle ise Tel Aviv niçin Ankara'ya Suriye-İsrail sürecindeki arabuluculukta kendini gösteren bu büyük rolün verilmesini kabul etti? Kanımca şu amaç için: Müttefiki Şam ile Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın tabiriyle 'kokuşmuş Siyonist ceset' arasındaki diyaloğa sevindiğini pek ifade etmeyen Tahran'la Ankara'nın ilişkilerini bozmak. Üçüncü nokta yani Batı'yla ilişkileri güçlendirmek, Türk liderlerin Washington ve Avrupa'ya yaptıkları yoğun ziyaretler sırasında derinleşti. Bu ziyaretler Türkiye'nin Batılı politikalardan bağımsız değil, aksine Ortadoğu'daki 'olumlu müdahalesi' kanalıyla bu politikalara hizmet etme niyeti taşıdığını açıklamaya çalıştı. Şam ile Tel Aviv arasındaki arabuluculuk bunun en iyi kanıtı. Peki bu strateji başarı dinamiklerine sahip mi? Anlamak için beklemeliyiz. Fakat ortada altı çizilecek bir nokta var: Washington, Tel Aviv ikna olursa bu eğilime rıza gösterebilir. Washington'ın Erdoğan Türkiye'sinden yapabileceğinden ve verebileceğinden daha fazlasını istemesi sebebiyle Arap ve Müslüman komşulardaki Türk rolünün geleceği etrafında büyük soru işaretleri hep sürecek.

 
Kaynak: Zaman