Türkiye, bölgede oynayacağı rolü, küresel ilişkileri açısından belirleyici olacak bir sınavdan geçiyor. Amerika'nın yerleştirmek istediği füze kalkanı sistemine dair yürütülen tartışmalara bakılacak olursa ne medya ne de uzman düzeyinde kalem oynatanlar olayın ciddiyetini pek fark etmemiş görünüyor. Yerleştirilmesi düşünülen füze sisteminin teknik ayrıntılarına takılıp diplomatik pazarlık düzeyine indirgenmesi, geleceğimizi etkileyecek bu türden konularda cehalete yormak ne kadar açıklayıcı olabilir?
Hatırlayacaksınızdır, füze kalkanı yerleştirilmesi gündeme gelen hemen her ülkede önemli tartışmalara neden oldu. Amerika'nın füze yerleştirmek istediği ülkelerdeki siyasi dengeler bile sarsıldı. Çünkü füze kalkanına ev sahipliği yapmak doğrudan hedef haline gelmek demektir. NATO'nun ya da ABD'nin küresel çıkarları uğruna ev sahibi ülkeyi hiç de doğrudan ilgilendirmeyen konuda hedef olmak gerektirir. Üstelik bu füze kalkanının kime karşı, ne için kullanılacağının da ev sahibi açısından fazla garantisi olduğu söylenemez.
Tüm bu tartışmalarda öne çıkan iki aktör vardı; biri Rusya diğeri İran. ABD bu sistemi yerleştirme gerekçesi olarak İran'ın geliştirmekte olduğu füzeleri gösteriyor, Rusya da buna karşı çıkıyordu. İran'ın konvansiyonel füzelerinin menzili nasıl abartılarak medyada yer aldığına hepimiz şahidiz.
Rusya'nın akil adamları, bu projenin İran tehlikesiyle alakasının olmadığını hatta doğrudan Rusya'ya yönelik olduğunu açık biçimde ilan ettiler.
Doğu ve Orta Avrupa'yı dolaşa dolaşa gelen proje Türkiye'ye dayandı. Türkiye kaçamayacağı bir tercihle karşı karşıya bırakılmış bulunuyor. Zaten daha önce geliştirilen mobil ve dönüştürülebilir füze sistemi ile Türkiye nerdeyse fiilen bu füze kalkanı sistemine dahil oldu. Tuhaf biçimde bu durum kimsenin dikkatini çekmedi.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ