Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Bağdat ziyareti nezaket gösterisinden daha öte hedeflere işaret ediyor.
Türkiye'nin PKK'yla savaşı ve su sorunu gibi meseleler var. Fakat Gül daha önemli bir amaç için geldi: Zira Asyalı ve Müslüman bir oluşum olarak Türkiye, bu bölgede Avrupa'yla çıkarlarına paralel çıkarları bulunduğunu anladı. Ortadoğu'daki ağırlığının sonuçlarıyla, ABD veya İsrail'le dostluğu kanalıyla ilişki kuramayacağını gördü.
İslamcıların iktidarına kadar, Türkiye'nin Arap bölgesiyle ilişkileri gerilemişti. Ambargo sırasında Bağdat'ta görüştüğüm Necmettin Erbakan'ın ülkenin bölgedeki geleceğine dair derin anlayışına hayran kalmıştım. Erbakan hedefine ulaşmasa da, öğrencileri Tayyip Erdoğan, Gül ve AKP bu hedeflere ulaştı.
Birçokları Türk hareketlenmesini Arap yönteminden farklı ölçülerde değerlendiriyor. Zira Türkiye Arap dünyasında nüfuz açısından İran'la rekabet etmiyor. Dahası, Türkiye'nin Sünniliği ve İran'ın Şiiliği sadece bizim mezhepçi zihni hesaplarımızda mevcut. Türkiye kendi İslamcılarına göre bir mezhep değil, bir devlet. Keza İran da bir mezhep değil devlettir.
İran Irak'taki tutucu Şiileşmeden, Türkiye de Iraklılıların Sünni taassubundan yararlanabilir. Ancak genel olarak Müslümanlar ve Araplarla ilişkiler daha yararlıdır. Türkiye'nin bizi teşvik etmesi gereken bir rolü var. (Ürdün gazetesi Rey, 25 Mart 2009)
Kaynak: Radikal