Pentagon'a bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı'nın Türkiye'yle kısa menzilli Patriot füzeleri alımına ilişkin yaklaşık 8 milyar dolarlık maliyetli bir anlaşma imzalandığını açıklaması dikkat çekti. Pentagon'a yakın Amerikalı askeri yetkililer Patriot savunma sisteminin temel hedefinin, İran'ın SCUD füzelerine karşı koymak olduğunu ve hatta bunların İran'ı caydırmak yönünde önemli bir adım teşkil ettiğini belirtti. Türkiye'den henüz resmi yorum gelmedi.
Bu haber farklı soruları körükledi: Türkiye niçin bu füzelerle donanmak istiyor ve niye şimdi? Füzeler İran'a mı yönelik? Eğer öyleyse, bu durum İran'la seçkin ilişkiler dokuyan Türk dış politikasıyla çelişmiyor mu? Bu yorum Türkiye'nin Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi için bir İsrail şirketiyle anlaşacağına dair söylentileri ve bunların olumsuz etkilerini hatırlatıyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın Çek Cumhuriyeti'yle Polonya'ya uzun menzilli füze kalkanı yerleştirme planını iptal ettiğini açıklamasının ardından, yeni Türk 'füze kalkanı'yla ilgili sorular artıyor.
Obama'nın iptal açıklaması yaygın biçimde Rusya'nın zaferi olarak görüldü. Fakat bazı Amerikalı gözlemciler, uzun men-zilli kalkan sisteminin kısa ve orta menzilli sistemle değişti- rildiğinden bahsediyor. Bu bağlamda Türkiye'nin Patriot fü-zeleriyle donatılması yeni ABD planıyla daha uyumlu olabilir.
Pentagon'un bu büyük anlaşmaya onay verilmesi için Kongre'ye, 'füze savunma sisteminin Türk savunma gücünü tehditlere karşı güçlendireceği' yolunda gönderdiği mesaj da dikkat çekiyor. Bazıları Türkiye'ye yönelik bu tehditlerin nereden çıktığını soruyor. Tehdit İran'sa, Türkiye'nin var olmayan kuruntusal tehditlere karşı bu kadar harcama yapmasını gerektiren sorunları yok. Hedef ABD'nin askeri gücünü İran'la Türkiye üzerinden mücadele etmesi için artırmaksa, bu yük neden Türkiye'nin üzerine yıkılıyor?
Hedef Türkiye'de herhangi bir yeri vurabilecek uzun menzilli füzelere sahip Yunanistan'sa, tarihi hassasiyetlerin gölgesinde durum farklı bir açıdan değerlendirilebilir ve Türkiye'nin böyle bir hakkı olduğu söylenebilir. Türkler doğal olarak bunu açıkça ifade etmeyecektir.
Ancak Türkiye özellikle şu süreçte, böyle büyük bir silahlanmanın doğrudan kendisinin veya dolaylı yoldan ABD'nin İran'a karşı bir adımı olmadığı konusunda net bir açıklama yapmalı. Aslında Türk tarafında kuşku oluşturan bir bilgi eksikliği var. İsminin açıklamasını istemeyen bir askeri yetkili anlaşmanın 1 milyar doları aşmadığını açıkladı.
Bu durum hem ironik hem de kuşku uyandırıcı. Zira bu açıklama 8 milyar dolarlık alım yapılacağını ifade eden Amerikan açıklamasıyla çelişiyor. Dahası, bu yetkili niçin adını vermiyor ve neden Savunma Bakanlığı'ndan taşları yerine oturtacak resmi bir açıklama gelmiyor? Çok sayıda soru işareti var. Fakat bu sorular Türkiye hükümetinin Arap, İranlı ve Rus komşularıyla ilişkilerdeki seçkin davranışlarından şüphe etmeyi gerektirmez. Fakat bu şüpheler belirli aralıklarla gündeme getiriliyor ve hükümetin imajı lekeleniyor. Bu atmosfer belki de, Batı'yla işbirliği içindeki bazı iç çevrelerce Türk dış politikasını lekelemek için kasıtlı biçimde yaratılmış olabilir.
Hükümetin bu kapalılığı kendi haline bırakacağını düşünmüyorum. Türkiye'nin komşularının, AKP'nin iktidara gelmesinden beri bu ülkeyle kurdukları iyi ilişkilerin sürmesi için şüphelerin kalkmasını istemeye hakkı var. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 29 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal