Türkiye'nin mazereti nedir?

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Washington’da Suriye ve Arap devrimlerinden bahsettiğini duyduk. Ancak sonrasında Suriye’de yaşananlara dair Türklerden tek kelime duymadık. Tüm bu suçlara rağmen ABD’den şimdilik Suriye konusunda faydalı tek bir söz çıkmadı. Türkler açısından ise soru şu: Davutoğlu, Washington’dan döndü de, aklı orada mı kaldı? Washington, zaten başka bir hikâye...Türkiye’nin ve ABD’nin Suriye tutumları kafa karıştırıcı. Zira Ankara, sıradan Arap ülkelerinin tutumlarından bile geride kaldı. Sözgelimi Türklerin, Suriye halkına karşı işlenen tüm suçlara rağmen Şam’daki büyükelçilerini çektiğini duymadık. Washington’ın tavrı ve bilhassa Suriye’de Kaide örgütünün bulunabileceği ihtimaline dair son açıklamaları, daha da şüphe uyandırıcı. Amerikalılar, bunu daha önce Libya’da söylemişti. Muammer Kaddafi düştü, fakat şimdiye kadar orada Kaide’ye dair somut bir varlık göremedik. Amerikalılar Yemen için de bunu söyledi, ancak Ali Abdullah Salih’in gitmesini destekledi. Washington, yıllarca Kaide’nin Suriye sınırından ve Beşşar Esad rejiminin gözü önünde Irak’a girdiğini belirtti. O halde Kaide’nin savunmasız Suriyelileri desteklemesinden, ABD niçin korkuyor?
Washington ne istiyor? Her dosyada bölgeyi taraflı biçimde okumayı sürdürmek mi? Barack Obama, Irak’ı yeni bir Saddam’ın eline bırakarak çekildi. Mısır’da Yüksek Askeri Konsey, hiçbir fırsatı kaçırmadan Hüsnü Mübarek’in düşmesi talebini destekledi. Üstelik ABD, mirasçının İslamcılar olacağını biliyordu. Şam’da ise Suriye sokakları uluslararası topluma çok şey sunmasına rağmen ABD hâlâ bekliyor. Bu durum, Suriye’deki İslamcıların Esad’ı düşürmesine imkân verebilir. Burada askeri müdahaleden değil, Suriye devrimcilerinin en önemli silah olduğu yöntemlerle desteklenmesi yönünde çalışmaktan bahsediyoruz. Acaba ABD, İran’ın Yeşil Devrimi sırasındaki sessizliğini tekrarlamak mı istiyor? ABD Genelkurmay Başkanı, Suriye muhalefetinin kim olduğunu bilmediklerini ifade ediyor. Amerikalılar, bunun doğal bir durum olduğunu bilmiyor mu? Zira Esad’a muhalif olan, elit bir kesim değil, Suriye halkı. Peki Libya muhalefetini kim tanıyordu? ABD, bize ‘Mısır devriminin lideri kim’ diyebilir mi?
Şam’ın despotu, tek bir siyasi çözüm sunmadı. Aksine kendi işgal güçleri, ülkede tam bir yıldır iğrenç suçlar işliyor. Buna rağmen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, savunmasız Suriyelilere karşı işlenen cinayetlere rağmen devrimcilerin silahla desteklenmesi gerektiği konusundaki soruları yanıtlarken kekeliyor. Oysa Clinton, Mısır ve Libya şartlarında kekelememişti.
Buradan noktadaki soru şu: ABD, Esad’ın tüm suçlarına rağmen İsrail’in çıkarlarını gözetiyor. Peki Türklerin mazereti nedir? (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 23 Şubat 2012)

Kaynak: Radikal