Türkiye'nin kötü ruhları ve etnik nefreti can çekişiyor

Dink cinayetinden sonra kendini yine tecrit edecek gibi görünen Türkiye komşularıyla barış yönünde ilerleme kaydederek bu endişeleri boşa çıkardı. Bu ihtilaflı bölgedeki insanlar için maziyi bilmek o maziden kaçmanın en iyi yolu...

Geçen hafta 10 Türk askeri PKK'ya mensup militanlarla çatışırken öldü, ülkenin genelkurmay başkanı Tayyip Erdoğan'ın ılımlı İslamcı hükümetini devirme planlarında yer aldığını inkâr etti ve başbakan Türkiye'nin kadim hasmı Ermenistan'la daha iyi ilişkiler kurma ihtimalinden dem vurdu. Eğer bu, eski kötü günlere ait bir manzara gibi görünüyorsa, tekrar bakın: Türkiye'nin kötü ruhları, militarizmi ve etnik nefreti karmakarışık bir iklimde can çekişiyor.

ABD Başkanı Barack Obama'yı Avrupa turunun sonunda Türkiye'ye götüren, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesini kuvvetle savunmasına vesile olan, önde gelen bir Kürt milliyetçisiyle görüşmesine ve ülkenin Rum azınlığına belli hakların verilmesini savunmasına yol açan şey, işte bu umuttu. En önemlisi, Obama Ermenistan'la bir müzakere sürecine destek verdi. 23 Nisan'da Türkler ve Ermeniler, ilişkilerin normalleştirilmesini öngören bir yol haritası üzerinde anlaştıklarını ilan etti. Yol haritasının ilk adımları resmi ilişkinin yeniden tesisini ve kara sınırının tekrar açılmasını gerektirecek. Süreç, Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki paralel bir toprak ihtilafına takılabilir. Türk ve Ermeni hükümetleri şahinler karşısında kırılgan durumdalar. Fakat sürecin önünde esas engel mazi.

Türkiye Kürt diye bir şey olmadığı, sadece 'dağ Türkleri'nin olduğu konusundaki ısrarından vazgeçti. Ege'deki eski rakip Yunanlılar artık dost. Fakat bir tabu varlığını sürdürüyor: 1915'te Osmanlı Türklerinin Rus işgalinde beşinci bir kol rolü oynayabilecekleri korkusuyla güneye sürdüğü Anadolu Ermenilerinin çektiği acılar. Süreç en az bir milyon Ermeni'nin ölümüne yol açtı, ki dünyanın büyük kısmı bu-nu soykırım olarak görüyor. Osmanlı'nın mirasçısı olan devlet, yani modern Türkiye bu ithamı reddediyor, fakat bunun ağır bir bedeli var.

Yakın zamana dek bu süreç Ermeni teröristlerin Türk diplomatlara yönelik saldırılarıyla, Türkiye'deki Ermeni karşıtı söylemlerle ve Türkler için en gurur kırıcı olanı mahiyetinde, çeşitli ülkeleri soykırımı tanımaya ikna etmek için yürütülen etkili Ermeni kampanyasıyla öne çıktı. 2007 gibi yakın bir tarihte Hrant Dink bir Türk milliyetçisi tarafından öldürüldü ve Nobel ödüllü romancı Orhan Pamuk Ermeni trajedisi konusunda fikrini söylediği için sürgünde yaşamak zorunda bırakıldı. Türkiye bir kez daha dış dünyadan kendini tecrit edecek gibi görünüyordu.

Öyle olmadı. Türkiye bir ticaret ülkesi ve bölgesel bir güç. Komşusuyla iyi ilişkiler yürütmesinden daha doğal ne olabilir? Birçok Türk'ün istediği de bu; 30 bin kişi 1915 için özür dileyen bir metne imza attı ve bu kefaret eyleminden dolayı yasal soruşturmaya maruz kalabilirler. Yani şu an ve gelecek, korkunç geçmişin karşısında sıralanıyor.

Üç yıldır Türkiye'nin doğusundaki ücra Varto bölgesinde dolaşırken bu korkunçluk bana refakat etti. Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin ve Alevilerin yaşadığı Varto 1915'te Ermenilere yönelik dehşet verici bir katliama sahne olmakla kalmadı; Alevi nüfusu Ermeni intikam birlikleri tarafından kırıp geçirildi ve yöre halkı o zamandan beri Kürt milliyetçi hareketinde aktif olarak yer alıyor. Tarih bastırılmıştı ve bu güvensiz insanlardan bilgi koparmak aylarımı aldı. Fakat bu sürecin Anadolu'nun her yanında tekrarlanması gerekiyor. Ve bu sürecin başını çekecek olanlar yabancılar değil Türkler.

Böyle bir süreç, AB üyeliği için güçlü bir aday olan Türkiye'ye direnmeyi zorlaştırır. Obama üzerine düşeni yaptı. Dünyanın bu ihtilaflı bölgesindeki insanlar için maziyi bilmek belki de o maziden kaçmanın en iyi yolu. (3 Mayıs 2009)

Kaynak: Radikal