Laiklik-İslamcılık tartışmasının sürdüğü Türkiye kimliğini hâlâ bulamadı. AKP dini söylemden ve laik Atatürkçülük'ten farklı bir model sunacak.
Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938'de öldüğünde Türkiye, nüfuzu Avrupa, Asya ve Afrika'da geniş alanlara uzanan, halifeliğin merkezi ve 400 yıldan uzun süredir dünyadaki en büyük güç olan Osmanlı saltanatından, bugün bulunduğu siyasi haritayla sınırlı kalan laik bir cumhuriyete dönüşmüştü.
1. Dünya Savaşı'nda yenilen büyük bir yol ayrımından geçiyordu; yok olma ve dağılma tehdidi altındaydı. Ancak Türkiye'yi kurtaran zaferler kazanan Mustafa Kemal ulusal bir kahraman haline geldi, sultana karşı koydu. Ardından nüfuzunu halifeliği ve saltanatı kaldırıp modern Avrupa normlarında bir Türkiye kurmak için kullandı.
Mustafa Kemal iktidardaki 15 yılı boyunca laikleştirme ve devleti modernleştirme politikalarını sürdürerek ülkenin siyasi, idari ve toplumsal sistemini Avrupalılaştırmaya çalıştı. Fakat Türkiye Atatürk'ün başlattığı ve hiç durmayan laiklik-İslamcılık ve Doğu-Batı çekişmesiyle hâlâ meşgul.
Hâlâ çekingen adımlar atıyor
Türkiye hâlâ sorunların ve zorlu tercihlerin yol açtığı o şaşkınlık halinden kurtulmuş değil. Fakat bugün Türkiye'nin zihni, 'eski dünya'nın kalbi Avrasya'nın yönetimine siyasi ve ekonomik katılım yönünde sahip olduğu fırsatlara rağmen daha fazla karışık. Türkiye 20. yüzyıl öncesinde 4 asır boyunca yaptığı gibi dünyayı yönetemez veya yönetimine katılamaz.
Fakat hâlâ dünya düzenini meşgul ediyor ve bölgesel, hatta uluslararası bir lider haline gelme gücüne sahip. Konumu, imkânları, Orta Asya, Ortadoğu ve Avrupa'daki uzantıları, sosyal, siyasi ve ekonomik sistemi, tarihi, kültürü ve deneyimi, Türkiye'yi dünyada etkin bir devlet olarak kalmaya ve dünyanın yönetimine katılmaya kadir kılıyor.
Fakat ülke hâlâ laiklik-İslam ve Doğu-Batı çekişmesiyle meşgul. Adımlarını ve tutumlarını belirlemiş değil. Ne bölgesel işbirliği için kesin adımlarla hareket ediyor, ne Arap-İslam dünyasında sahip olduğu derinliğin yanı sıra coğrafi ve kültürel uzantısını tam olarak kullanıyor, ne de Batı'nın tam ortağı olabiliyor. AB hâlâ Türkiye'nin üyeliği konusunda tereddüt yaşıyor ve korkuyor. Bugün Türkiye ihmal edilemeyecek veya ertelenemeyecek tercihlerle mücadele ediyor.
Atatürkçü gelenek düşürüldü
Bugün iktidardaki AKP İslam'la laiklik arasında uzlaşma sağlanması açısından yeni bir model oluşturuyor. Bu parti belki de, birçok siyasi rejim için endişe ve sorun oluşturmaya başlayan İslami hareketlerin yükselişte olduğu İslam dünyası için model oluşturabilir. AKP'nin temel düşüncesi, Fazilet Partisi'nin bağlı olduğu dini söylemi bırakıp, Türkiye'nin ve dünyanın gerçekleriyle uyumlu bir söylem kullanmak gereğine dayanıyor.
Acaba AKP Atatürk'ün ve haleflerinin gerçekleştirmekte başarısız olduğunu başarır mı? Erdoğan'ın halifeliği geri getirmeyeceği, ancak Atatürkçü geleneği de düşürdüğü doğru. Erdoğan büyük ihtimalle halifelikten ve laik Atatürkçülük'ten farklı, yeni bir model sunacaktır.
(Katar gazetesi Arap, 9 Kasım 2009)
Kaynak: Radikal