Türkiye'nin iç siyasi koordinatları…

Mart ayı hemen herkes için kritik. Yerel yönetim seçimlerinde ortaya çıkacak tablo, başta muhalefet, asker, AK Parti olmak üzere hemen tüm siyasi aktörlerin güç ve etkinlik haritasını yeniden çizecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birisini geçiriyor.

Ordu bir yandan siyasetteki aktif rolünü devam ettirme çabasını sürdürüyor, diğer yandan askeri ve siyasi işlev bakımından en çok sorgulandığı ve meşruiyet açısından derinlemesine sarsıldığı bir evre yaşıyor.

Bu sarsılma askerin siyasi rolünü etkiliyor, tehdit ediyor.

Karargâh muhtemelen hem bu sorgulamayı savuşturma hem siyasi rolünü koruma, bu rolü aktif halde tutma arayışları içinde ve bu çerçevede kendisiyle ilgili ve yaralarını sarmakla meşgul. Doğal olarak sıkça hükümetle çatışmadan uzak duruyor, "ara ittifaklar"la yol alıyor.

Yeni bir "meşruiyet tedavisi"ne ihtiyacı var ordunun ve bunun şu an için tek ilacı Mart ayı yerel yönetim seçimlerinde karşı cepheyi, karşı ağırlığı temsil eden AK Parti'nin başarısız olması, en azından ciddi bir başarı elde etmemesidir.

Seçimlerde siyasi iktidarın sağlayacağı başarı, askerin hareket alanını daha da sınırlandırır.

Zira görünen odur ki, AK Parti muhtemel bir seçim başarısını pekiştirmek için gayri meşru yapıları sorgulama politikasını, kendi varoluşunun "olmazsa olmaz"ı kılacak, bunu diğer politik alanlarda atacağı adımlardan, örneğin Kürt meselesindeki tutumundan bağımsız yapacaktır.

Anlam şudur: Askerin siyasi rolünü de sigaya çeken Ergenekon davasında derinleşme…

Mart seçimlerinin asker açısından anlamı böyle…

İktidar açısından Mart seçimleri birden çok anlam ifade ediyor.

Hükümet, 2008 yılından gerçekten yorgun çıktı.

Kapatma davasının sonuçları siyasi iktidarı hâlâ hacir altında tutuyor. Nitekim bu durumun son bir yıl içinde açık ve özet sonucu Tayyip Erdoğan'ın iç politikada, Kürt sorununda, askerle ilişkilerde, açık siyasi çatışmalarda "tedirginlik ve kısmi kararsızlık" içine düşmesi olmuştur.

Bu da bir anlamda "yara sarma politikası" olarak tanımlanabilir.

Ancak AK Parti açısından bu tutumun sınırları bulunuyor.

Bu çerçevede Mart seçimlerini "nekahet dönemi"nin sonu olarak görmek doğru olur.

Açık: AK Parti'nin Mart ayında Temmuz seçimlerine yakın bir oy oranı tutturması üzerindeki siyasi haciri, seçmen yoluyla bertaraf etmesi ve yeni siyasi iklim demektir.

Böyle bir durumda AK Parti'nin eli rahatlayacak, çatışmaları tahrik etmesinden endişe ederek bir kenarda tuttuğu projelere geri dönebilecektir.

Bu "tahmin-analiz"de altını çizdiğimiz noktalar, elbette AK Parti'nin seçimlerden sonra kendiliğinden daha demokratik bir dille, daha özgürlükçü adımlar atacağı anlamına gelmez.

AK Parti'nin adım atma imkânları artacaktır…

Ancak kendisinden kaynaklanan sınırlar varlığını sürdürecektir.

Bununla birlikte, Mart seçimleri sonrası AB'yle ilişkilerde zorunlu ısınma, Obama faktörü, temel hak ve özgürlükler alanında ulusal plan tarafından vaat edilen reformlar hükümete bir yol haritası çizmektedir.

CHP ve MHP'yle ilgili söylenecek çok söz yok:

Bağımlı değişken olmaları halinin pek değişeceğini sanmıyoruz.

Buna karşın Ergenekoncuların dışarıda kalan unsurları için son şansın Mart öncesi olduğunu unutmamak gerekir. Bunun içindir ki her Ergenekon operasyonunda çeteler eylem öncesi ya da eylem halinde ele geçiriliyor…

Evet, seçim öncesi de önemli, sonrası da…

Yeni Şafak