Türkiye'nin hatalarını dengelemek

 

Başbakan Erdoğan’ın 7 Aralık Beyaz Saray ziyareti ABD-Türkiye ilişkileri açısından sıkıntılı bir zamana denk geldi. Son iki yılda ikili ilişkiler gelişmiş olmasına ve Ankara’nın, Irak, Kafkaslar ve Afganistan’daki varlığının önemini Washington’a kanıtlamasına karşın, iki ülkenin arasında, özellikle Ortadoğu konusuna yaklaşımlarında önemli farklılıklar bulunuyor. Ayrıca, Türk iç siyasetindeki son gelişmeler AKP’nin demokratik reformlar konusunda üstlendiği sorumluluğu sorgulamamıza yol açıyor. 

Türkiye öne çıkıyor
Türkiye’nin yeni çok boyutlu dış politikası, Ankara’nın komşularına yaklaşımında eksik olan yaratıcılık ve canlılığı getirdi. Yedi yıl içinde Türkiye, bölgesindeki gelişmelerde pasif bir gözlemci olmaktan çıkıp, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya politikalarını şekillendirmede öncü, dinamik bir aktör oldu. Örneğin, ayrıntıları tamamlanmamış olsa da, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme yolunda yaptığı son anlaşma, Türk dış politikasında devrim niteliğindedir. Bu politika Güney Kafkasya’da istikrarı sağlayabilir ve Kongre’nin, Ermeni soykırımıyla ilgili kararı onaylanması ihtimalini de düşürür. Tabii Ankara ve Erivan arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde engeller hala duruyor. Örneğin, Ermenistan’ın Azerbaycan’la Dağlık Karabağ sorununu çözmeye yönelik adım atması konusunda Türkiye’nin ısrarcı olması, Türkiye ve Ermenistan’daki güçlü milliyetçi yaklaşımlar. Yine de, Türkiye’nin proaktif yaklaşımı desteklenmelidir.
Kasım 2007’de, Bush yönetimi Türkiye’ye PKK’lı teröristlere karşı istihbarat sağladığından beri, Ankara, Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. Erbil’de Türk Konsolosluğu’nun açılması, Türkiye’nin artık ‘işgal edecek komşu’ rolünü bıraktığına yorulabilir. Şüphesiz, Türk ve Kürt milliyetçiliği uzlaşamaz ama Türkler, bununla başa çıkmanın en iyi yolunun Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile siyasi, ekonomik ve diplomatik yakınlık kurarak avantaj sağlamak olduğunu saptamışlardır. Tabii ki Kerkük üzerine yapılan son düzenlemeler ve Bağdat’taki seçimler sonucu yaşanabilecek siyasi çıkmaz Kuzey Irak’ı istikrarsızlaştırabilir ve Türkiye açısından güvenliği tehdit edebilir.

Bu, büyük olasılıkla Ankara’yı daha geleneksel politikalar izleyerek Kürtleri kontrol altında tutmaya mecbur edebilir.

Türkiye Afganistan’a 11 Eylül sonrası asker göndermeyi öneren ilk ülke olmuştur. Ankara, Afganistan’daki istikrar ve yeniden yapılanma çabalarının önemli parçasıdır. Afganlara sağlık, eğitim ve diğer hayati hizmetlerde önemli rol oynamaktadır. Kısa süre önce Ankara’nın Afganistan’a ek kuvvet göndermeyi reddetmesi hayal kırıklığı yaratsa da Türkler Afganistan’daki ulus devlet inşası rolüne sadık kalmıştır.

Ankara, Kudüs ve Tahran 
Türkiye’nin girişimci dış politikasının olumlu yönlerine karşın, Obama yönetiminin işaret etmesi gereken sorunları bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıl, Erdoğan İsrail’i Gazze operasyonu sebebiyle sürekli eleştirdi. Ekim’deki NATO hava tatbikatına Ankara, İsrail’i davet etmeyince, Amerika ve İtalya da tatbikatı yarıda bıraktılar. Türk ve İsrail Özel Kuvvetleri daha sonra birlikte eğitime katılmış olsa da ilişkiler bir kez zarar görmüştü. Washington ‘Türkiye İslamcı oluyor’ korkusunun gerçekleşmeye başladığına dair sorular sormaya başladı bile.

Ankara’nın Tahran’la ilişkisi de Washington için ayrı bir sorun. Türkiye’nin ihtiyacı olan doğal gazın yüzde otuzunun İran’dan tedarik edilmesinin bir sonucu olarak Türk-İran ilişkilerinin olumlu seyretmesi ekonomik bir zorunluluktur. Ayrıca, komşuluk ilişkileri gereği Türkiye, İran’daki nükleer gelişmelere diplomatik bir çözümü desteklemektedir. Ancak Erdoğan’ın İran’a son ziyareti bu durumun biraz ötesine gitti. Beraberinde götürdüğü Türk işadamları ve politikacılardan oluşan 200 kişilik heyetin İran’ın nükleer atılımını bir hak olarak tanımlaması, Ankara’nın Tahran ile ilişkilerinde önemli bir iyileşmeye ilgi duyduğunu göstermektedir.

Ülke içindeki mücadele
AKP iktidara geldiğinden beri, Türkiye daha demokratik ve modern bir yapıya büründü.
Yakın zamanda, hükümet Türkiye’nin en zedeleyici iç sorunlarından birini -14 milyon Kürdün siyasi, sosyal ve ekonomik statüsünü- çözmek amacıyla bir öneri sundu. ‘Kürt açılımı’ ile PKK’nın Türk devletine yönelik 25 yıllık isyanının sona ermesi umulmakta. Bu gelişmelere rağmen, Türk demokrat ve liberalleri arasında hükümetin siyasi reforma bağlı kalmadığına yönelik kaygılar bulunuyor.

Geçtiğimiz yıl hükümet, ülkenin en büyük medya holdinglerinden olan Doğan Grubu’na 2,5 milyar dolar vergi cezası verdi. Buna ek olarak, hükümet, ikinci büyük medya grubunun satışının başbakan ve diğer AKP’li liderlerle ortaklığı bulunan yatırımcılara gerçekleşmesinde etkili oldu.

Son iki yıldır hükümet, şiddete başvurarak Türkiye’yi istikrarsızlaştırmayı ve orduyu harekete geçirerek AKP’yi devre dışı bırakmayı amaçlayanlara karşı Ergenekon adlı geniş kapsamlı bir soruşturmayı da sürdürmektedir.

Türk liberaller, soruşturmayı, bir çok faili meçhul cinayet ile adı anılan, demokrasiye ve Batı’ya karşı olan ve aşırı milliyetçi olduğuna inanılan ‘derin devlet’in komplolarını ortaya çıkarmayı amaçlamasından ötürü memnuniyetle karşıladı. Ancak hükümet, Ergenekon davasını muhaliflerini ezmek için kılıf olarak kullandı. Bu muhaliflerin bir çoğunun AKP’ye karşı sert eleştirileri olmasına rağmen Türk devletine yönelik şiddetle bir ilgileri bulunmamaktadır.

Erdoğan’la görüşmelerinde Başkan Obama, açık sözlü olmalıdır. Amerikalı yetkililer, Türk meslektaşlarını, Ankara bu yörüngede seyrettiği takdirde, Washington’ın Brüksel’deki desteğinin azalacağı, Başkan’ın Ermeni soykırımı konusunda kararını yeniden gözden geçireceği, Ortadoğu barış sürecinde Türklerin dışarıda bırakılacağı, Kıbrıs konusunda desteğin yeniden değerlendirileceği ve Türkiye’nin iç siyasetinde artan ‘çirkinlikten’ Erdoğan’ın sorumlu tutulacağı yönünde uyarmalıdır. Ankara üzerindeki baskının artırılması, Erdoğan ve hükümetine, Washington’un Türk iç ve dış politikasında tahammül edebileceği sınırlar olduğunu konusunu hatırlatacaktır.

Steven A. Cook: Dış İlişkiler Konseyi Hasib J. Sabbagh üst düzey üyesi; makale ilk olarak Council of Foreign Relation’s Web Sitesinde 4 Aralık 2009’da yayımlanmıştır. () Tercüme: Tuğçe Özdeniz

 


Kaynak: Radikal