1908 Devrimi, İttihatçıları güçlü bir şekilde iktidara getirirken, imparatorluğun azınlık nüfusu arasında da heyecan yaratmıştı.
Osmanlı'nın parçalanmasına giden sürecin başlangıcıydı bu aslında.
Bu tespitten, Türkiye'nin yapmaya hazırlandığı demokratik açılım sonucu parçalanmaya doğru gideceği sonucu çıkarmayın, çünkü koşullar tamamen farklı.
İlk olarak bugün Kürt kökenli vatandaşlar, eşitlik peşinde koşuyor, oysa o zamanın en güçlü azınlıkları eşitliğe karşıydı.
Çünkü millet sistemi içinde kendilerine sağlanan ayrıcalıkların tadını çıkarıyor, Türkler gibi askerlik yapma durumunda kalmak istemiyorlardı.
Anayasa ise tam da bunu getirmeyi hedefliyordu, vatandaşlık kavramına geçerek herkesi yasa önünde eşit kılmayı.
Ayrıca dinsel kimlik de etkindi, her azınlık bu sayede güçlü bir Batılı devletin koruması altında yaşayabiliyordu.
Bu gerilim sonuçta tarihimizin en karanlık sayfalarından birinin yazılmasıyla ve koca bir imparatorluğun dağılmasıyla sonuçlandı.
Peki, bugün atılacak adımlar Türkiye'yi bölünmeye götürür mü?
Bence kesinlikle hayır.
Çünkü girişte de vurguladım, bugün eşit yurttaş talebi görmek isteyen kesim, Kürt kökenli vatandaşlarımız.
Onlar, Türklerle eşit hakka sahip olmaktan sıkıntı değil, mutluluk duyacaklar.
Demokratik açılım talebi onlardan
geliyor ve bu açılım gerçekleştiğinde herhangi ayrıcalıklı bir konumlarını kaybetmiyecekler, açılıma köstek değil destek olacaklar.
Böyle bir açılım onların devletlerine olan bağlılıklarını daha da artıracak, cazibe merkezi olarak 1900'lerin başındaki Rumlar'ın yaptığı gibi başka bir ülkeye bakmayacaklar.
Başka bir ülkenin dini bahane ederek Türkiye'nin iç işlerine müdahalesi günümüz koşullarında sözkonusu olmadığı gibi, bir gerilim değil uyum var.
Ayrıca bölgede istikrar Batılı ülkeler için bizden daha çok önemli hale geldi.
Türkiye'nin Doğu'sunun barış ve istikrara kavuşması mevcut ve yapılması planlanan boru hatlarının mevcudiyetinin güvencesi olacak.
Ayrıca bugün Türkiye 1900'lerin "Hasta Adamı" değil.
Kendine güveni her geçen gün artan, ekonomik büyüklük olarak dünyada ilk 20'ye giren, bölgede sözüne kulak asılan, güçlü ordusuyla caydırıcılık gücü yüksek bir ülke.
Bölgede bir istikrarsızlık Türkiye'yi elbette kanatır ama başkaları için daha vahim sonuçlar doğurabilir.
Bu nedenle, koşullar bölünmeden yana değil.
Bölünüp parçalanmayı kolaylaştıracak tek faktör vardı, Kürt kökenli yurttaşlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmak.
Bugün bunu hala savunan hatta Kürtleri Türkiye'den sürmeyi seslendirenler var ama onlar bir avuç ırkçı.
Günümüz gerçeğini göremeyen, kor
ku, baskı ve tehditle siyaseti alışkanlık haline getirmiş tipler bunlar.
Kürt meselesinin çözülmesine karşılar, çünkü bu mesele çözülünce 'Bölünürüz' argümanlarıyla demokratik reformlara karşı çıkamayacaklar.
Değişim yanlılarının karşısındaki en büyük frenlerinden biri daha boşalmış olacak.
Açılımlara karşı olmaları, demokratikleşme yolunda atılan her adımın onların gücünü azaltması.
Hep söyledik, yine söyleyeceğiz, "Hava döndü, demokrasiden yana esiyor yel."
Önce işadamı sonra gazeteci
Basında tasfiyeyi kimse zorla, bas
kıyla yapamaz.
Eğer siz gerçekten gazeteciyseniz, bu kimliğinizi TÜSİAD üyeliği, işadamlığı ile taçlandırmamışsanız, sizin geleceğinizi okur belirler.
Ama hem tüccar hem gazeteci olursanız, gazeteciliğin temel haklarını ve özgürlüğünü mü yoksa şirketlerinizin çıkarlarını mı savunuyorsunuz karışır.
Evet, gazetecilikte bir tasfiye yaşanacak ve gazetecilikle işadamlığını bir arada yürütmeye çalışanlar ve onların yönlendirdiği sürü sahneden çekilecek.
Yaşayacak ve göreceğiz.
Kaynak: Star