Türkiye'deki seçimleri neden önemsiyoruz?

Türkiye’nin “yerel” seçimlerini çok büyük bir dikkatle takip edenler arasında Arap ve İslam dünyası başı çekti. Üstelik bu milyonlarca Arabın içerisinde seçim sandığına hiç ulaşmayan, hatta hayatlarında hiç seçim sandığı görmeyenlerin sayısı, tahmin edildiğinden daha fazla. Sebebi ise basit: Bu insanların ülkeleri “seçim” kavramının ne manaya geldiğini hala bilmiyor! 

Türkiye’deki seçimlerin Araplar tarafından ciddi bir şekilde takip edilmesinin arkasında önemli nedenler vardı. Çünkü seçim, onların kalplerinde bir şey uyandırıyordu. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan onların kahramanı ve ilham kaynağıydı. Eğer –Allah korusun- kaybederse, gözlerini kamaştıran Türkiye modeli de doğal olarak silinip gidecekti. Arap dünyasında ortaya çıkan devrimlerde birçok gücün birbirine saldırarak zafer elde etmeye çalışmasından sonra, Arap baharına yalnızca “Erdoğan” rüzgârının etki etmesi de bundan kaynaklanıyordu. Bu nedenle bahar, Türkiye’nin özel ihtiyaçlarına göre yeniden üretildi. Sonucunda da Türkiye, halkların özgürlüğüne ve iradelerine karşı çıkanlarla mücadele edenler için tek önemli temsilci olarak görülmeye başlandı.

Seçim sonuçları, Erdoğan ve partisi için ezici bir zafer olarak görülüyor. Bu sonuç, aynı zamanda sağlıklı bir demokrasi yoluyla gerçek bir temsilcinin de varlığını ortaya koyuyor. Yani, Türkiye’de, Arap ülkelerinde gördüğümüz gibi, kirli, gelişigüzel bir temsilciliğin var olmadığı da net bir şekilde gözler önüne seriliyor. 

Sosyal medya üzerinden seçimleri takip ederken, Türk sahnesinde Araplarla Türklerin birleştiği hissine kapıldım. Kendi ülkelerinde olanlar yüzünden ezilen Araplar için bu seçimleri Türkler sanki onların adına, onlar için yapıyorlardı. Kendi yaşadıkları topraklarda seçimlerden mahrum olan bu insanların, Türkiye’deki yerel seçimleri bu kadar önemsemeleri, bana bir reenkarnasyon hali gibi geldi. Yani Türkler, aslında Arapların çok istediği ama yapamadıkları şeyi yapıyorlardı.

Türkiye’nin seçimleri, bir zamanlar Mısır’da ve hatta işçi sendikaları için Ürdün’de yapılan seçimler gibi adil ve özgürdü. Kendisini halkına hizmet için adayanların, halkın isteklerini ve taleplerini şu veya bu şekilde anlayanların zaferle çıktığı bir seçim oldu. Tam da bu sebepten dolayı, birçokları, oy sandıklarını hedef alarak, seçimi karalamaya çalıştı. Çünkü bu sandıklar halkın kalplerinde olanları taşıyordu ve kendi kalplerinde kötülüğü taşıyanlar halkın iradesini görmeye dayanamazdı. Bu yüzden seçimler bir takım sahtekarlıklarla ihlal edilmeliydi!

Son olarak, Türk halkı Erdoğan’ı seçti. Yani gücüne ve hizmetine güvendiği kişiyi seçti. Bunun için çok fazla bahane aramaya gerek yok. Nihayetinde, Eğer Erdoğan halkının hayallerini gerçekleştirmeseydi, insanları zorbaların, derin devletin sembollerinin ve eski devrimlerin kalıntılarının elinden halkı kurtarmasaydı gerçekten başarılı olabilir miydi?

Kaynak: Düstur

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız