Türkiye'deki değişim kimseyi korkutmasın

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gazze’ye yardım filosuna yönelik saldırıda dokuz Türk vatandaşının öldürülmesinin ardından, eskiden Ortadoğu’daki istikrar eksenini oluşturan Türkiye-İsrail ilişkilerinin asla eskisi olmayacağı konusunda uyardı. Saldırının tetiklediği fırtınalı söylemle geçen haftanın sonunda ve intikam sözü veren kalabalıklar sokağa dökülmüşken, Türkiye dün hâlâ kılıcını sallıyordu. Haberlere göre, Ankara’da İsrail’e karşı iki uluslararası dava açılması üzerinde duruluyordu. Başbakan yardımcısı, bazıları epey büyük olan mevcut savunma anlaşmalarının yerine getirileceğinde ısrar etse de, ekonomik ve askeri ilişkilerin asgari düzeye indirileceğini söyledi.

Son olaylar, en azından son iki yıldır demlenen Türkiye-İsrail kavgasını kızıştırdı. İki taraf için de kavga kısmen iç siyaset, kısmen içerikle ilgili. Fakat bu tartışma, Türkiye’nin Batı’ya dönük laik duruşunu zayıflatma sürecinde olduğuna ve kendisini daha Doğulu, Müslüman bir ulus olarak tanımlamaya başladığına dair spekülasyonları cesaretlendiriyor. Türkiye’nin sadece Ortadoğu’da değil, nükleer silahların yayılmasına karşı diplomaside, Rusya’yla ilişkilerde, AB’nin evriminde ve dünya enerji tedarikinde de oynadığı merkezi rol göz önünde bulundurulduğunda, kimisi tehdit edici olmakla beraber çok sayıda ihtimal barındıran bir spekülasyon bu.

Türkiye’nin uluslararası konumunun, Kemalist diplomatlarla ordunun ülkeyi tek başlarına şekillendirdiği dönemdeki gibi çantada keklik olmadığı doğru. Fakat bu korkulacak birşey değil. O günler geçti ama elle tutulur bir devamlılık var ve Türkiye’nin ‘kaybedilmekte’ olduğunu vurgulayıp etrafı telaşa veren Batılı yorumlar bunu göz ardı ediyor. Türkiye’nin Gazze ablukasına verdiği tepki, ılımlı İslamcı AKP’yi seçen daha otonom ve özgün bir ulusun göstergesi. AKP Türkiye’yi ne Batılı ne de Doğulu görüyor; bölgesi için merkezi olduğunu düşünüyor, dolayısıyla İran, Suriye ve Hamas gibi hareketlerle temas kuruyor. Türkiye hem içeride hem dışarıda değişimden geçiyor. Büyük ilerleme kaydedilse de, demokrasi ve insan hakları tam olarak kök salmadı. Uluslararası bağlamda, kendi öncelikleri var ve bazılarını bir miktar başarıyla kovalıyor. Bu hem doğru, hem gerçekçi. Türkiye değişiyor. Elinde çok sayıda koz var. Fakat dünyanın kalanı bu değişimlerden korkmayıp, onlarla birlikte çalışmalı. (Başyazı, 5 Haziran 2010)

Kaynak: Radikal