Aralarında eski hava ve kara kuvvetleri komutanlarının da bulunduğu 51 subayın gözaltına alınması, Türkiye’nin ülkeyi neredeyse bir asırdır yöneten katı laik müesses nizama karşı en çarpıcı ‘put kırıcılık’ eylemi. Gözaltılar geçen ay üst düzey komutanların İslami eğilimli AKP’ye karşı bir darbe planladığını iddia eden belgelerin yayımlamasının ardından geldi.
‘Balyoz’a verilen karşılık, ordunun itaatsizlik içinde olduğu iddialarına karşı ilk baskın da değil: Ergenekon adı verilen gruba dair süregiden soruşturmada halen yargılanan subaylar var. Fakat en son adım, kendisini katı laikliğin muhafızı olarak gören ve bu rol uyarınca seçilmiş hükümetleri tekrar tekrar zorla deviren askeri seçkinlerin en tepede olanlarını hedef alıyor.
Dış politikaya da zarar veriyor
Türkiye’de silahlı müdahalelerle yazılan kötü mazinin tekerrür edeceğini düşünen pek yok. Fakat gerilimler ülke siyasetini istikrarsızlaştıran çatlağın ne kadar derin olduğunu açığa vuruyor. Askeri ve profesyonel seçkinlerin AKP’nin Türkiye’deki laikliği hafifçe esnetmesine karşı direnişi güvensizliğin yegâne kaynağı da değil. Yükselen muhafazakâr orta sınıfın eski şehirli Kemalistlere ekonomik ve siyasi meydan okuması da söz konusu. Devlet kurumları içinde de bölünmeler kökleşiyor: Yargı güç mücadeleleriyle sarsılıyor.
Bu istikrarsızlık sadece Türkler için kötü değil. Türkiye’nin normal koşullarda dünyada oynayabileceği yapıcı role de zarar veriyor. Ortadoğu’nun vahim derecede düşük standartlarıyla kıyaslandığında, Türkiye uzun yıllardır görece istikrarın ve açıklığın meşalesi konumunda. Avrupa için enerji güvenliğinden İsrail-Filistin ihtilafına kadar birçok meselede güvenilir bir ortak niteliği taşıyor.
AKP’nin yükselişi de bu açıdan epey umut verici bir yan taşıyor, zira parti Hıristiyan Demokrat partilerin Müslüman versiyonu olmak açısından en güçlü aday gibi görünüyor. 2007’de çekirdek dindar seçmenlerinin ötesinde ılımlı seçmenlerin de desteğini alarak, ülkeyi gizlice İslamileştirdiği suçlamalarını boşa çıkardı.
Bazı muhaliflerinin şuursuz milliyetçiliğiyle keskin bir tezat halinde, Yunanistan ve Ermenistan’la daha iyi ilişkiler kurulması yönünde adımlar atıyor.
AKP medyaya baskı yapıyor
Fakat AKP elindeki gücü kullanırken ileri gidiyor. Muhalif medyaya yönelik baskılar ve sert soruşturma taktikleri karşıtlarını haklı çıkarır nitelikte. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey, gerek dinin gerekse ordunun kötüye kullanılan nüfuzuna karşı demokrasiyi garanti altına alacak anayasal bir reform. Bu da, kamuoyunun zihninde Türkiye’nin ne tür bir ülke olduğuna dair bir mutabakata varılmadan zor olacaktır. Yargıdaki savaşlarsa meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. (Başyazı, 23 Şubat 2010)
Kaynak: Radikal