Zor iş. Bir savaştır gidiyor. Kadın üzerinden yürütülen bir savaşlar dizisi. Kolay geliyor herhalde. Mesela Doç.Dr. Mualla Kavuncu'nun durumu. Mualla Hanım Türkiye'de ve dünyada İslâm adına ortaya konan kötü pratikleri reddeden biri. Bu konuda öncü yazılar yayınlamış bir fikir kadını.
Onu yakında Akşam gazetesine verdiği röportaj öncesinde, aynı gazetenin yazarı Mehveş Evin'in kalemiyle de tanıdık. Evin, Kavuncu'nun eski eşi Bay Türköne'nin yeni karısını "eş durumundan siyasete kayırmacayla" girenlerin örneklemesinde kullandıktan sonra, Kavuncu'nun "eşinden ayrıldıktan sonra üç çocuğuyla geçim sıkıntısı" çektiğini ifade ediyor. Birkaç gün sonra çıkan Kavuncu röportajında da bu gerçek teyit ediliyor. Kavuncu, 16 yıllık bir evlilikten sonra çocukları için ayakta durmaya çalışan, geçim sıkıntısı sebebiyle başını açmak zorunda kalmış bir akademisyen. Röportajın yankıları da gecikmiyor. Kartel medyası Kavuncu'nun eski kocası Bay Türköne'yi eş durumundan milletvekili olan yeni karısı ve eski karısı Kavuncu üzerinden vurmaya çalışıyor. Bütün bunlar olurken AK Parti yanlısı İslâmi hassasyetleri olan medyada da bir bakıyoruz Bay Türköne'ye sahip çıkılıyor ama eski eşine "vur"mak pahasına. Kavuncu'nun intikam duygusundan söz ediliyor mesela, o röportajda ve daha sonraki açıklamalarında irdelenmesi gereken onlarca sosyal, siyasi sorunsala dikkat çekmişken Doç.Dr. Kavuncu... Mesela hiç kimse, Kavuncu'nun eski eşine atfen kullandığı "Çocuklarımız evine gitmiyor, dışarıda görüşüyorlar" ifadesinin veya Bay Türköne'nin yeni eşini kastederek "Milletvekili olursa size daha çok yardım edebilirim" temennisinin ne anlama geldiğini sorgulamıyor. Tamam Bay Türköne'yi savunacaksınız... Muhafazakâr-muhafazakâr dayanışması içinde... Erkek yazar-erkek yazar dayanışması adına, kartele direnmek adına, ülkücülük adına veya başka bir sebeple. Okey. Anladık. Ama insan bunu yaparken evinin dışında yürütülen bir baba-evlat ilişkisinin çocuklar için ne demek olduğunu, milletvekili olunca eşin eski karısına ve çocuklarına "dağıtılacak" ne gibi "imtiyazlar"ın kazanılacağı sorgusunu görmezden mi gelir? Geliyor işte. Sonuçta da erkeklik dayanışması adına "intikam" yaftası Kavuncu'nun üzerinden bulldozerleyip geçiyor. Helal olsun! Varsa yoksa, hayatını, biri engelli üç çocuğuna "vakfetmiş" Kavuncu'yu açık kalplilikle konuştuğu için cezalandırmak. Ama ortadaki "ayıplı" gerçek değişmiyor: Bir kadın tek başına çocuklarına "helâl" lokma yedirmenin savaşında. Bir kadın bunu başarabilmek için kendine en "biricik" olandan vazgeçmek zorunda. Örtüsünden. Hem de içi yana yana. Sibel'in dediği gibi Mualla Gülnaz Kavuncu onurlu bir kadındır! Güç ve iktidar kokan maskulin yazılarınız, demeçleriniz bu gerçeği değiştirmiyor.
FIRST LADY "YARATMAYA" SOYUNAN MÜSLÜMANLAR
Malum moda. Başörtülü kadını baştan yaratma (Haşa). Muhafazakârlar laikçilerden geri kalmamalı. Onlar da katıldı projeye. Sanki hepsi Oryantalist olmaya yemin etmiş. Hani insan laikçileri anlıyor, zaten kafaları millileştirilmiş birer Oryantalist ama dindar Müslümanlara ne oluyor!.. Sanki Hayrunisa Gül mikroskop altında incelenmeye alınan subje. Sanki başına geçirileceğin tespiti Oryantalist proje. Sonuç: Git Paris'ten giyin. Olur. Emredersiniz. Başka bir arzunuz?.. Hem şimdiye kadar Paris'ten giyinmediğini nereden biliyorsunuz? Ben şahsen biliyorum öyle olduğunu, yani Avrupa'dan başörtülerinin bir kısmını aldığını. Arayıp sordum mu? Hayır. Yıllar önce aramızda geçen bir konuşma sırasında söylemişti Hayrunisa Hanım, ona istinaden söylüyorum. Tabii o zaman ne o, ne de ben bir gün First Lady olacağını bilmiyorduk. Şimdi bundan neden bahsediyorum? Kartel medyası "vay Paris'ten giyiniyormuş! Bakın halktan ne de kopuk First Lady'miz var" diye yaygara etsin diye mi? Hayır... Yarın, başında Avrupa imzalı başörtüsünü fark edince kimse kendine pay çıkarmasın. Merak etmeyin: Hayrunisa Hanım'ın ne sizin, ne benim, ne de başkasının tavsiyesine ihtiyacı var. O giyinmeyi bilen bir kadın. Lütfen biraz mesafe. Biraz saygı.