Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan rahat uyuyabilir. Zira AB üyeliğini garanti etti; ülke topraklarından geçecek enerji hatlarını, bütün yatırımları sağlama aldı! İç ve dış sorunlar güvende olacak, Ermenistan açılımı Türkiye'nin şartlarıyla ilerletiyor, İran'ın nükleer bir devlete dönüşmeyeceğini garanti etti!
Hiçbir şey Erdoğan'ın uykusunu kaçırmıyor. Ne ülkeyi 25 yıldır kurutan iç savaş, ne işsiz ordusuna 2 milyon kişi daha ilave eden ekonomik kriz... Rahat bir vicdanla, derin bir uykuya dalmaya hakkı var. Zira artık PKK'nın peşine düşen Türk askerlerinin ölüm haberiyle uyanmayacak. Türkiye, evlatlarının kanına batsa bile kendi çıkarlarını korumayı hedefleyen savaş tüccarlarının tasfiye mantığının ve zihniyetinin kurbanı haline gelmedi!
Erdoğan aslında Kürt sorununda çözümü kirli savaşın ateşinin yaktığı sıradan Kürtlere ve Türklere bıraksaydı, onlar bu ateşi uzun zaman önce söndürürdü. Fakat başbakan şu üç 'B' için bin hesap yapıyor ve 25 yıldır dağdan gelen tabut sayısını bu hesaba katmıyor:
İlker Başbuğ, Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal.
Türkiye'de 'Kürt fobisi' var
Görünen o ki Erdoğan tarihi bir lider değil. Zira Abdullah Öcalan Erdoğan'ın niyetlerini sınayarak, PKK'dan barış grupları göndermesini istedi. Kürtler bu grupları kutlamalarla karşıladığında, Türkiye'de ordu, hükümet, muhalefet ve onların medya bağlantıları ortalığı birbirine kattı. Zira Türklerin yorumladığı gibi bir 'teslimiyet' yoktu ortada.
Nihayetinde Erdoğan sınavı kaybetti ve milliyetçi damarı ortaya çıktı. Siyasetçilerin yanı sıra birçok Türk aydınında da aynısını gördük. Türkiye'yi kendi trajedisinden ve yanılgılarından kurtarma sınavında başarısız oldular. Bu ülke bir zihniyet devrimine muhtaç. Türkiye'nin İslam'ı, laikliği ve Kemalizm'i istismar eden otoriteye karşı koymak için Rönesans ve Aydınlanma çağındaki gibi aydınlara ihtiyacı var.
Türkiye hükümeti aslında İslamcı olmadığı gibi, Kemalizm'in ve laikliğin koruyucusu olduklarını iddia edenler de 'Yurtta sulh, cihanda sulh' diyen Mustafa Kemal'in mirasına vefa göstermiyor. Onlar Mustafa Kemal'in özellikle de Kürt haklarıyla ilgili siciline ışık tutulmasından korkuyor. Onlar Kürtlerden, dağa çıktıklarında, dağdan indiklerinde, silah taşıdıklarında veya silah bırakmak istediklerinde korkuyor. Türkiye'de 'Kürt fobisi' var.
Avrupa bile barıştı
Dahası, Türkler tarihten ders almıyorlar. Kürtler, saltanatın ve cumhuriyetin inşasında Türklerin dayanağıydı. Şimdi onlardan korkuyorlar. Türkiye sokaklarını Kürtlere karşı ırkçı eğilimlerle doldurmak istiyorlar. Türkler kendilerine sormuyor:
Washington bugün hem atom bombası attığı Japonya'yla, hem de işgal ettiği Vietnam'la müttefik. Fransızlar Hitler'in Paris'i işgalini unuttu. Avrupalılar uzlaştı ve AB'yi kurdu. Kürt fobisi düğümüyse Türkleri korkutmaya devam ediyor.
Türklerin itiraf etmesi gereken acı bir gerçek var. PKK'yı bitirme mantığının başarısız oldu; bir 25 yılın daha kan ve yıkımla geçmesi yerine kucak açma araçlarını aramanın zamanı geldi. Fakat Ankara'daki savaş tacirleri kendilerini kurtarmak için Türkiye'yi kurban etmek istiyor. Onlara "Ulusal uzlaşıya muhtaçsınız' diyorsunuz, "Türkiye iç savaş mı yaşıyor ki ulusal uzlaşıya ihtiyaç duyalım?" diye yanıt veriyorlar. Şunu söylemek yeterli: "60 binden fazla ölü, iki kat insanın sakat kalması, cezaevlerinin ve işkencenin acısını tadanlar, göçe zorlananlar ve evsiz kalanlar... 4 bin 500 Kürt köyünün yıkılması ve 500 milyar doları aşan maddi kayıp.. Bu astronomik faturayı Türkiye fırtına veya depremin sonucunda ödemedi! Bu fatura 25 yıldır değirmeni dönen, Kürtleri ve Türkleri ezen, Türkiye'nin bugününü ve geleceğini bitiren kirli savaşın sonucudur.
Çözümün muhatabı belli
Beklendiği üzere Erdoğan hükümeti Mahmur ve Kandil'den yeni grup gönderilmesi girişimlerine olumsuz yanıt verdi. Türkiye'de siyasi iktidar hâlâ ordunun rehini. O halde Kürtlere açılım yok. Türkiye daha fazla savaşa, başarısız çözümlere sahne olacak. Mahmur ve Kandil'den gelen gruplar davranışlarının 'teslimiyet' olarak nitelenmesini reddediyor, ancak Türkler bu nitelemede ısrarlı. Erdoğan'ın çözüm yönünde gerçek bir niyeti yok.
Erdoğan'ın istediği Çankaya Köşkü'ne çıkmak. Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu'ysa AKP genel başkanı ve gelecekteki başbakan olacak. AKP'nin kongre sonuçları ve Davutoğlu'nun parti yönetimine katılması bu sonuca işaret. Dolayısıyla Erdoğan-Davutoğlu ekseni Türkiye'nin cesedi üzerinde bile olsa hayallerini gerçekleştirmek için askeri kızdırmak istemiyor. Türkiye'nin siyasetçileri, ordusu ve gazetecileri 'Kral çıplak' hikâyesindeki çocuğa ne kadar da ihtiyaç duyuyor.
Türkler, gerçek muhatap olarak Öcalan'ın elinde çözümün bulunduğunu biliyor ama Washington ve Erbil'e uçuyor. Erdoğan'ın Ankara ve Diyarbakır'dan önce Washington, Tel Aviv, Tahran ve Şam'ı hoşnut etmeyi seçmesi şaşırtıcı değil! (Suriyeli Kürt yazar, Radikal'e özel)
Kaynak: Radikal