Türkiye ve Rusya 'ötekiler ekseni' kuruyor


Yakın zamanların en unutlmaz meclis kavgasıydı. Ukrayna Yüksek Konseyi üyeleri yumruklar savurdular; yumurta ve sis bombası fırlatıldı; konuşmacı ise şemsiyeyi kendisine zırh yapmıştı.

Geçen hafta yaşanan hengame, Rusya'nın Karadeniz filosuna ev sahipliği yapan Sivastopol limanının Moskova'ya 25 yıl için kiralanması karşılığında Ukrayna'nın gelecek 10 yıl Rus gazına ödeyeceği fiyatı düşürecek bir anlaşmayı meclis üyeleri müzakere ederlerken patlak verdi.

Bu gerilimler, bir bakıma Ukrayna'nın Rusça konuşan doğu ve güney kesimleri ile ülkenin merkez ve batı kesimi arasında bir asırdan beri süren mücadelenin son bölümüdür. İlk grup, Moskova'ya dönük; diğer grup ise batıya. Bu anlaşma, başkanlık seçimlerinde Rus yanlısı aday Victor Yanukoviç'in seçimleri az bir farkla kazanması üzerinden üç ay geçmeden Ukrayna'nın NATO'yla flörtünün sonunun ve Rus yörüngesine dönüşünün nişânesidir.

Daha önemlisi, Ortadoğu ve Orta Avrasya'da daha geniş bir saflaşmanın işareti, Rusya, Ukrayna ve Türkiye gibi eski ötekilerin ön safa çıkmasının habercisidir. Avrupa Birliği'nin bürokratik diktasından dolayı hayal kırıklığına uğrayan/gözleri açılan, Orta Asya ve Kürt arka bahçelerinde Amerika'nın keyfi müdahalesi olarak gördükleri şeyden artık yaka silken Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan, yakınlaşıyorlar. Geleneksel rakipler ortaklar haline geliyor.

Bir yanda yokluğu belirgin bir AB, Afganistan'da veya İsrail-Filistin'de ilerleme sağlamak için mücadele eden bir ABD, öte yanda Kafkasya'da, Körfezi Afganistan ve Orta Asya'ya bağlayan stratejik koridordaki boşluğu dolduran Türk-Rus işbirliği. Moskova ve Ankara, Ortadoğu'nun ve Avrasya'nın jeopolitiğini yeniden şekillendiriyorlar.

AB ve ABD'deki pek çokları, bu yakınlaşmayı derin bir hoşnutsuzluk yaşayan iki eski emperyal gücün değişen dünyada üstlenecek rol arayışıyla çâresizlik içinde atıldıkları bir hamle olarak göreceklerdir. Fakat Rusya ve Türkiye'nin Amerikan hegemonyasına ve AB'nin çevresine karşı sergilediği boşvermişliğe meydan okuyan bir “ötekiler ekseni” (axis of outsiders) kurduğuna hiç şüphe yok.

Karşılıklı jeopolitik ve ekonomik çıkarlar bu yeni eksenin merkezinde bulunuyor. Jeopolitik olarak , Kafkasya'nın ve paylaştıkları muhitin diğer kesimlerinin istikrar kazanmasında Moskova ve Ankara'nın çıkarları var. Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ bölgesi üzerinde devam eden ihtilafta her ikisi de işte bu yüzden aracılık yaptılar.

Dahası, NATO üyesi Türkiye, 2008 yılında Gürcistan-Rusya savaşından sonra Kafkasya güvenlik ve İstikrar Platformu'nu kurdu. İran ve Ermenistan dâhil bölgedeki tüm ülkelerin katılımını hedefleyen ve Rusya'ya özel statü bahşeden bu platform, Türkiye'nin geleneksel batılı müttefiklerinden bağımsız olarak kuruldu. Kaydetmeli, Kafkasya geneli için yeni-Osmanlıcılık kaygılarının alâmetidir ve emperyal bir teşhisin, büyük güç çatışmalarının tüm bölgelerde ortak güvenliği tehdit ettiğinin altını çizmektedir.

Bu teşhis, Ankara ve Moskova'nın Hamas'la ve diğer Filistinli gruplarla bağları muhafaza ederek İsrail'e karşı derin bir güvensizlik sergiledikleri Ortadoğu geneli için de geçerlidir. Bir barış anlaşması Amerikan aracılığına bağlı ise de Türkiye ve Rusya'nın artan dahli, yeni müzakerelere zemin hazırlanmasına yardım edebilecektir.

Türkiye ve Rusya, turizm ve ucuz tüketici mâmülleri ticaretinin ötesine geçen ortak çıkarlar saptadılar. İkisi birlikte, enerji güvenliği jeopolitiğiyle meşguller.

Geçmişte her ikisi de muhalif taraflarda görünüyorlardı. Türkiye, Türkmenistan gazını Rusya'yı atlayarak Hazar Denizi üzerinden Avrupa'ya ulaştıracak Nabuko boru hattı projesinin parçasıydı. Bu arada Kremlin, Karadeniz altından geçip Türkiye'yi atlayarak Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya gaz sevkedecek Güney Akım projesini savundu.

Uzun süre devam eden fiyat ve hacim ihtilaflarına rağmen her ikisi de ABD ve AB'nin yatırım ve siyasi destek sunmaması yüzünden hayal kırıklığı yaşadılar. Buna cevap olarak, Moskova ve Ankara ikinci bir Mavi Akım doğalgaz boru hattı tasarlıyorlar. Birinci Mavi Akım projesi 2003 yılında açıldı ve yıllık 10 milyar metreküp doğalgaz sevkediyor. Alternatif olarak, Ankara, Türkiye'nin Karadeniz'deki özel ekonomik bölgesini kullanarak, Moskova'nın Güney Akım projesine katılma teklifini değerlendirebilir. Bu, Türkiye Cumhuriyetini her iki şekilde de Avrupa'nın gerçek bir enerji merkezine dönüştürecektir ve İsrail'e gaz sevkiyatı ve İran'ın dev enerji rezervleriyle bağ kurulması da muhtemeldir.

Türkiye ve Rusya, İran ve Afganistan'da ortak çıkarlara sahipler. İran'ın nükleer emelleriyle ilgili olarak gerilimler artar ve Afganistan'da güvenlik durumu kötüleşirken, “ötekiler ekseninden” daha fazla sayıda ortak inisiyatifler bekleyebilirsiniz.

ABD ve NATO, “Obama etkisine” rağmen Ortadoğu'da ve Afganistan'da gözden düşmüş bir haldeler, ki yolu aktörlere açmaktadır. Avrupa Birliği hem bütünleşme hem de genişleme yüzünden halsiz düştü ve komşularıyla ilişkileri için sağlam bir vizyondan yoksun; böylelikle de Avrupa'nın dış çevresindeki ülkelerin yaşadığı hüsranı ve sükût-u hayali derinleştiriyor.

Rusya ve Türkiye, Ukrayna gibi bölgesel bölgeler, sadece ABD hâkimiyetine karşı çıkmak veya anlamsız “stratejik ortaklık” için AB'ye bakmak yerine, birbirleriyle yakın bağlar tesis ediyor ve kendi ortak nüfuz kürelerine müdahale ediyorlar. Amerikan askerlerinin Irak ve Afganistan'dan.çekilmesi gibi geleceğin konuları veya İran'a yeni müeyyide dalgası, onların dahli veya desteği olmaksızın sonuca bağlanamayacak.

Küresel ekonomik krizin ardından, jeopolitik ve jeo-ekonomik güç merkezi, batılı gelişmiş ülkelerden Körfez bölgesindeki yükselen pazarlara, Doğu Asya'ya ve güney yarımküresine kayıyor. Bu eksen değişiminin bir parçası olarak da Ortadoğu ve Orta Avrasya'da bir dizi saflaşmalar oluyor ki eski ötekilerin küresel meselelerin merkezine dönüşünün alâmetidir.


Yazar hakkında: Kent Üniversitesi'nde (İngiltere) Siyaset Bilimi öğretim görevlisi
Kaynak: The National (BAE)
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı