İŞTE uluslararası arenada hukuk ile siyasetin örtüşmediği, hatta bazı hallerde karşı karşıya geldiği olaylardan biri daha: Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir ile ilgili verdiği karar...
BM tarafından kurulan bu mahkeme, Sudan liderini, 6 yıl önce ülkenin güneyindeki Darfur bölgesinde 300 bin sivilin ölmesine ve 2.5 milyon kişinin evsiz kalmasına yol açan kanlı olaylardan sorumlu tutmuş, onun aleyhinde "savaş suçu" ve "insanlığa karşı suç" nedeniyle bir tutuklama emri çıkarmıştır.
Bu karara göre, El Beşir'in hangi ülkede ve ne zaman olursa olsun, yakalanıp adalete teslim edilmesi gerekir.
Peki, bu mümkün mü?
Uluslararası mahkemenin emrinde bu kararı uygulayacak bir askeri veya polis gücü yok. Gerçi Sudan'da halen BM'ye bağlı toplam 24 bin kişilik bir uluslararası Barış Gücü görev yapıyor; ama bu askerler Lahey mahkemesinin kararını yerine getirmek yetkisine sahip değil.
Bu mahkemenin kuruluşuyla ilgili karara katılmayan birçok ülke de, bu karara uymayı düşünmüyor doğrusu. Afrika Birliği ve Arap Birliği üyelerinin çoğu, aynen Sudan hükümeti gibi, bu karara karşı çıkıyor.
Bu durumda mesele BM'ye tekrar getirilebilir ve Güvenlik Konseyi'nde ele alınabilir. Ama Konsey'de ve özellikle veto hakkına sahip 5 daimi üye arasında bir görüş birliği yok.
Hukuk ve siyaset
ULUSLARARASI mahkemelerin bu tür kararları hemen uygulayamadığı daha önce de görüldü. Eski Sırp lideri Karadziç bunun son örneği. Velev ki, El Beşir, kendisini tutuklamaya hazır bir ülkeye gitmeye kalkışsın, ki, bunu da herhalde yapmayacaktır...
Ancak bu olayın Sudan'ın siyasal geleceği için ciddi riskler yarattığı açık: Darfur'daki direniş güçleri mahkeme kararından aldıkları cesaretle ayaklanabilir ve bir süre önce başlamış olan uzlaşma çabaları son bulabilir. Çatışmaların yeniden tırmanması, Güney ile Kuzey'in ayrılmasına, yani Sudan'ın bölünmesine kadar gidebilir...
Bütün bunlar eskiden olsaydı, bizleri o kadar ilgilendirmez ve kaygılandırmazdı. Ama şimdi Türkiye Afrika ile yakından ilgileniyor. Son zamanlarda Sudan'a ve kişisel olarak da El Beşir'e büyük yakınlık gösteriyor. Üstelik Türkiye şimdi Güvenlik Konseyi üyesi ve bu ona ayrı bir sorumluluk yüklüyor.
Lahey mahkemesinin kararı, dolaylı da olsa Türkiye'yi sıkıntıya sokacak gibi. Gerçi Ankara (taraf olmadığı halde) mahkemenin kararına resmen, hukuki açıdan karşı çıkmıyor. El Beşir Türkiye'ye gelmediği takdirde bir mesele yok. Ancak Türk yetkililer, bu kararın Sudan'da barışa ve istikrara yardımcı olmadığı görüşünü savunuyor, yani siyasi bakımdan mahkeme kararı aleyhinde bir tavır sergiliyor.
Mesele Güvenlik Konseyi'ne gelirse, Türkiye elbette zorlanacak. Hele bir erteleme veya askıya alma önerisi gelirse, Türkiye kimden yana bir tutum alacak?... Bir yandan hukuk, diğer yandan siyaset... Gerçekten hassas bir durum...
Öncelik ne?
DÜN İstanbul'da "Bilge Adamlar Stratejik Araştırma Merkezi" BİLGESAM'ın düzenlediği basın toplantısında konuşan eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, bu durumda galiba en iyi tavrın çekimser davranmak olduğunu söyledi. Onursal Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk, hukuken bu kararın uygulanmasının zorunluluğunu vurguladı. Uluslararası ceza hukuku uzmanı Cenap Çakmak da bu hukuki karara ters düşen siyasi bir tavır almasının hata olacağını belirtti...
Aslında BİLGESAM toplantısında dün bu konu çok güncel olduğu için, gazetecilerin soruları üzerine konuşuldu. Bu yeni düşünce kuruluşu, "bilge adam" sayılan tanınmış bir grup diplomat, asker ve akademisyeni bir araya getiriyor. Amaçları, yakından izledikleri iç ve dış politikalar üzerine yeni bir vizyonla görüş ve tavsiyelerini duyurmak. Hazırladıkları "Türkiye'nin Bugünü ve Yarını" başlıklı belge, başka bir yazıda ele alacağımız yaratıcı ve cesur fikirler içeriyor.
Kaynak: Milliyet