Türkiye, Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlıktan istifâsını müteâkip yeni bir dış politika doktrinini uygulamaya koydu. Ankara'nın Şam'a karşı tavrını değiştirip değiştirmeyeceği ve Rusya'yla olan jeopolitik işbirliğini ne ölçüde genişleteceği gibi sorular ise cevâp bekliyor.
Mayıs 2016'da Binali Yıldırım selefi Ahmet Davutoğlu'nun yerine geçince Ankara yönetimi dış politika seyrinde bir dizi değişikliğe gitti. Fakat Al Jazeera Centre for Studies'en kıdemli araştırmacı Beşir Nafi'ye göre Türkiye ile batı arasındaki artan tansiyona rağmen Ankara'nın taraf değiştirmesi ve batılı müttefiklerini terk etmesi pek muhtemel değil.
Nafi'ye göre, Yıldırım başbakan olduktan sonra Ankara Moskova ve Tel Aviv ile olan ilişkilerini tamîr etmek, Birleşik Arap Emirlikleri'yle ilişkileri normalleştirmek için çaba sarf edip bir yandan da Irak ve Mısır'la olan bağlarını geliştirmek için kararlı olduğu sinyalini verdi.
Nafi başarısız darbenin Türkiye'nin dış politika öncelikleri için bir turnusol testi görevi gördüğünün altını çiziyor.
Hükûmet karşıtı kalkışmadan sonra Türkiye'nin batılı müttefikleri darbeyi kınamakta tereddüt gösterdiler. Washington, ABD'de sürgünde yaşayan ve darbenin arkasında olduğu iddiâ edilen dîn adamı Fethullah Gülen'i iâde etmeyi hemen reddetti. Brüksel ise Ankara'nın darbeye destek verenlere karşı başlattığı tahkikâtı kınadı.
"Diğer taraftan, bâzı Arap ülkelerindeki medya ajansları Türkiye'deki seçilmiş hükûmetin muhtemel bir çöküşü gibi görünen bu olay karşısında mutluluklarını gizleyemediler. Diğerleri ise sanki önceden darbeden haberleri varmış gibi hareket ettiler," diyor Nafi.
Dolayısıyla Mısır beklenmedik bir şekilde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin darbe girişimini kınayan ve meşrû Türk hükûmetine saygı gösterilmesi çağrısı yapan bildirisini veto etti.
Bu arada, BAE'nin ve Suudi Arabistan'ın darbeden evvelce haberdâr olduğu ve hatta darbeye destek olduğu yönünde kanıtlar zuhûr etmeye başladı.
Peki ilerleyen zamânda Türkiye'nin dış politikasını bekleyen nedir?
Bir tarafta Türkiye'nin batı ile olan ilişkileri kötüleşmeye devâm ediyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın Gülen'in iâdesi için Çarşamba günü [10 Ağustos 2016]verdiği ültimatoma karşılık ABD Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Elizabeth Trudeau iâde işlemlerinin yıllarca sürebileceğini söyledi.
Avrupa Birliği'ne gelince, Ankara Brüksel'i Avrupa'daki Türk karşıtı tavrı kızıştırmakla suçladı.
Aynı şekilde Türkiye'nin Mısır ve BAE ile olan uzlaşı meselesi muallakta duruyor. Nafi'ye göre Türkiye'nin batılı müttefiklerine yüz çevirip Rusya ve İran'a katılacağı fikri sağlam kanıtları olmayan bir abartıdan ibâret.
Nafi, Ankara'nın hem Amerika ve Batı Avrupa ile hem de Rusya ile olan dengeli ilişkisini muhâfaza edeceğine inanıyor. İlâveten, Türkiye'nin Suriye rejimine karşı olan pozisyonunun da değişmeden kalacağı notunu düşüyor.
Ancak Türk gazeteci Mehmet Y. Yılmaz Türk dış politikasının mâhiyetinin değişmeden kalacağından çok da emîn değil.
Hurriyet Daily News'daki makâlesinde, Rusya cumhurbaşkanı Putin ile Erdoğan'ın Suriye meselesini ele aldıkları ve Ankara ile Moskova'nın askerî işbirliğiyle kurulacak yeni bir mekanizmaya dikkati çektikleri iki buçuk sâat süren görüşmelerine atıfla Türkiye'nin Suriye politikasının değişeceğine dâir açık emâreler olduğunu öne süren Mehmet Yılmaz, "Bu gelişmeler, Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlık'tan tasfiye edilmesinin ardından, dış politikada da ideolojik tasfiyesinin başladığını düşündürüyor bana" ifâdelerini kullanıyor.
Benzer şekilde, Türk gazeteci Serkan Demirtaş Erdoğan'ın " Suriye’ye barışı getirme noktasında artık en önemli aktör birinci derecede Rusya Federasyonu’dur." şeklindeki beyânına dikkati çekiyor.
Daily Sabah'taki makâlesinde ise Türk gözlemci Sadık Ünay ise Rus-Türk işbirliğinin "askerî ve jeostratejik unsurlar" elde etmek sûretiyle yeni bir seviyeye ulaştığına işâret ediyor ve "Bu kritik dönemeçte, Ankara'nın Şangay İşbirliği Örgütü'ne gözlemci statüsünde katılmak veya Rus şirketleriyle olan hava savunma sistemi sözleşmesini yenilemek gibi radikal adımlar atabileceği bile düşünülebilir," diyor.
Kaynak: sputniknews.com
Çeviren: Mustafa Doğan